Genç Kalem
Sabiha Sena
9 Temmuz 2025
Orta Doğu'nun Reenkarnasyonu ve Türkiye'nin Denge Arayışı
Türkiye’nin içe dönük siyasi hamleleri, dış politika reflekslerini gölgeleyecek ölçüde derinleşmemelidir. İç istikrar elbette önemlidir; ancak bölgesel ve küresel gelişmeler, dış politikada sürekli bir uyanıklık gerektirir. Orta Doğu’nun dönüşen jeopolitiğinde her gelişme, her aktör göz ardı edilmeden analiz edilmelidir. Aşırıcı unsurların çekildiği bir ortamda dahi, örneğin Netanyahu hükümeti gibi aktörler ciddiyetle ele alınmalı, geçici görünen durumların kalıcı etkileri dikkate alınmalıdır.
İsrail ile normalleşme süreci ihtimali, yalnızca diplomatik kazanım değil, bölgesel denklem açısından da önemlidir. Bir zamanlar Esad rejiminin çözülme süreciyle yıldızı parlayan Türkiye, bugün aynı bölgede istikrarı sağlamak adına daha temkinli adımlar atmak zorundadır. Türkiye’nin Suriye’deki varlığı, yalnızca askeri başarılarla değil, kalıcı bir barış vizyonuyla da desteklenmelidir.
ABD’nin özellikle Trump döneminde İsrail’e verdiği koşulsuz destek, Gazze’ye yönelik açık yardım operasyonları ve İran’a karşı düzenlenen 12 günlük askeri operasyon, Washington-Tel Aviv hattında kurulan güçlü ittifakı gözler önüne sermektedir. Bu çerçevede İbrahim Anlaşmaları da İsrail’in dış politikasına manevra alanı açarken, ABD’nin bölgedeki çatışmaları yönetme biçimini değiştirmiştir. Trump'ın dış politika öncelikleri, Rusya-Ukrayna Savaşı sürecindeki duruşuyla da örtüşmektedir: mümkün olduğunca çatışmasız bir alan yaratmak ve müttefik çıkarlarını önceliklendirmek.
Körfez ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkiler, özellikle Katar-Netanyahu hattında gelişen temaslar, Türkiye’nin dikkatle izlemesi gereken başka bir diplomatik hatta işaret etmektedir. Bu nedenle dış politikada öncelik, her zaman Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda şekillenmelidir. Ulusal çıkarlarımızı önceleyen, mantıklı ve rasyonel bir strateji izlenmelidir. Zira savaşlar, antlaşmalar ve uluslararası krizler, Türkiye’nin nerede konumlandığını sorgulamak zorunda olduğumuzu gösteriyor.
Orta Doğu, bugün adeta bir reenkarnasyon süreci yaşamaktadır. Türkiye Suriye cephesinde belirli başarılar elde etmiş olsa da, asıl mesele sürdürülebilir istikrarın sağlanmasıdır. Bu süreçte, Türkiye tüm devletlerle ne sürekli çatışma ne de sürekli barış halinde olacaktır. Gerçekçilik ve tarihsel farkındalıkla, Türkiye bulunduğu yeri unutmamalı, jeopolitik hafızasını diri tutmalıdır.
Bu yeniden doğuş sürecinde İsrail; Hamas, Hizbullah ve İran tehdidini bertaraf etme arzusuyla hızlı adımlar atarken, Türkiye de kendi ulusal çıkarlarını ihmal etmeden bölgeye odaklanmalı, dış ilişkilerini yoğunlaştırmalıdır. Orta Doğu’ya dair geliştirilen her yeni stratejik “kılıf” karşısında Türkiye, duruşunu sağlamlaştırmak ve çıkarlarını korumakla yükümlüdür. İç siyasete odaklanılırken, dış dünyanın dinamikleri göz ardı edilmemelidir. Zira Rusya’nın Kafkasya’daki rolü, Türk Devletleriyle olan ilişkiler ve Orta Doğu’daki hassas dengeler birlikte düşünüldüğünde, Türkiye çok yönlü bir denge politikası kurmalı ve bu denge içinde akılcı çıkarlarını her zaman gözetmelidir.
Bu yazı 2,169 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
9 Temmuz 2025
Orta Doğu'nun Reenkarnasyonu ve Türkiye'nin Denge Arayışı
-
4 Mart 2025
Diplomatik Nezaketsizlik ve Güç Gösterisi: Trumpın Zelenskiye Tavrı
-
17 Şubat 2025
Katılmıyorum
-
31 Temmuz 2024
Son Dördün
-
8 Eylül 2023
Gevezelik
-
31 Ocak 2023
Sorgu Izdırabı
-
26 Haziran 2022
Araf Tarumarı
-
8 Mayıs 2022
Bir Başka Açıdan
Yorumlar
+ Yorum Ekle