HAYATIN MANASINI AŞKLA YENİDEN İDRAK
14 Ekim 2014 20:35 tsi
İdrak etmekte olduğumuz ruhsuz, duygusuz, kaskatı madde hâkimiyetindeki modern çağlar için hayatî önem taşıyan bir hassasiyeti, saf temiz aşk duygusunu tekâmül ettirmemiz gerekiyor.
Hayatın manasını aşkla yeniden idrak
İdrak etmekte olduğumuz ruhsuz, duygusuz, kaskatı madde hâkimiyetindeki modern çağlar için hayatî önem taşıyan bir hassasiyeti, saf temiz aşk duygusunu tekâmül ettirmemiz gerekiyor.
Modern çağın sekülerize ettiği, kuruttuğu ve yavanlaştırdığı hayata bir ruh aşılama çabasını ortaya koymalıyız ki yaşanabilir bir hayat tasavvurunu gerçekleştirebilelim. Aşkını, şevkini, heyecanını, manevî özünü, ruhanî değerini, içsel yolculuk zenginliğini kaybetmiş bu çağın kalbine sükût üzerinden bir ruh üflemek lazım.
Aşk kavramı bizde nedense hep tek boyutlu olarak anlaşılır. O da sadece karşı cinslerin birbirlerine olan duygusal ilgisi bağlamında değerlendirilir.
Halbuki Türk-İslam medeniyeti neredeyse tamamen denilecek ölçüde bir aşk medeniyetidir. Biz Türkler, yaratıcımızı, eşimizi, yavuklumuzu, tabiatı, börtü böceği, hayvanı bitkiyi, güneşi denizi, dağı taşı, vatanımızı, bayrağımızı, dinimizi, dilimizi, maddî manevî, millî ve dinî her değerimizi büyük bir aşkla, büyük bir şevkle sever ve bağlanırız.
İşte beşerî ve tasavvufî anlamda aşkı çok boyutlu ve çok renkli bir yapı içinde algılamamız gerekiyor. Kaybettiğimiz aşk ve mana medeniyetimizi yeniden hatırlamak bir zaruret.
Aşkın değeri zor elde edilmesiyle, sıkıntılara, zorluklara rağmen elde edilmesiyle anlam kazanır. Bizde hemen hemen her türlü aşk, acıyı bal eylemek, hüzünle sarmalamak, hasretle süslemek, çileyle mühürlemektir. İşte aşkı bize böyle bir hassasiyetin prizmasından geçirerek içselleştirmek, hayata mana katar.
Hayatın anlamını, insanın yaratılışının amaç ve değerini derunî aşk duyarlığında bulabiliriz. Aşkla var olma çabası, insanın hayatına renk ve anlam katıyor.
Bu zamanda, gürültü, kalabalık, karmaşa ile boğucu bir atmosfere dönüştürülen bu modern hayatta, sükût gibi bir kavrama dönüşü işaret etmek elzem bir çaba. Koşuşturan bir hayata karşı sükûta varan ve kendini duyan bir hayat önerisi. Bu aslında insanın kendisini duyumsamasına, huzura kavuşmasına ve mutluluğu gerçek kaynağında aramasına zemin teşkil eden bir ihtar.
İnsanın aşkla sonsuzluğa ulaşabilme yollarını, sükûtla huzura erme vasıtalarını göstermek, işte Türk edebiyatının derinliğinin bir göstergesi. Türk edebiyatının özellikle Divan edebiyatının her bir beyti aslında bu içe ve öze dönüş için birer işaret taşı. Bu işaret taşlarının izinden gitmek, hayatı yeniden duyumsamaktır.
Unutmayalım; zamanın sınırlılığını, aşkın sınırsızlığıyla aşabiliriz ancak.
Prof. Dr. Nurullah Çetin - Yeni Mesaj
Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12011263/hayatin-manasini-askla-yeniden-idrak/prof-dr-nurullah-cetin
Bu haber 901 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle