En Sıcak Konular

HAMSE TÜRKLERİNDE HALK KÜLTÜRÜ

10 Mart 2015 00:47 tsi
HAMSE TÜRKLERİNDE HALK KÜLTÜRÜ Hamse isminden hareketle bölgeye de Hamse Türkleri bölgesi denilmiştir ve literatüre de bu isimle geçmiştir.

HAMSE TÜRKLERİNDE HALK KÜLTÜRÜ

Bu yazımızda uzun süreden beri yapmaya çalıştığımız Hamse Türkleri'nin halk kültürüne dair bilgi vermeye çalışacağız. Hamse Türkleri konusunda karşılaştırma yaparken Huseng Subuti'nin eserinden yararlanıyoruz.(1) Hamse Türkleri hakkında Türk literatüründe hemen hemen hiç bilgi yoktur. Bu yazımızda açıklamalarımız Zencan ağırlıklı olacaktır.

Hamse Türklerinin sosyal teşkilatlanmalarına dair verilen bilgilerden sonra İran Türklüğünün boy yapılanmasına dair yaptığımız çalışmalar biraz daha muhteva kazanmış olacaktır.(2)

Bu yazımızda Hamse Türklerinin besleme, giyim, evlilik ve ölüm inançlarına dair Zencan monografisinden hareketle bilgi verirken bazı karşılaştırmalar yapacağız.

Sosyal Yapılanma ve Yerleşim Şekli:

Zencan şehri Tebris'in Güneydoğusunda Tebris şehrine bitişik Zencan eyaleti içerisindedir. Hamse isminden hareketle bölgeye de Hamse Türkleri bölgesi denilmiştir ve literatüre de bu isimle geçmiştir. Farsça beş anlamına gelen Hamse Türklüğünü meydana getiren Türk kesimler;

Şahsevenler: Şahseven veya Elseven Türkleri (3);  Avşarlu – Avşarlar, Usanlu, Mugatdem, Bayat ve Hudabendeh isimli Türkmen – Oğuz Türklerinden meydana gelmişlerdir.

Avşarlar'dan Mehmet Hasan Han Avşar, Avşarların aşağı güney bölümünden olup
XVI.yy'da Nadir Şah'ın baskısı ile Etrek Çayı bölgesinden gelip bugün bulundukları bu
bölgeye yerleşmişlerdir. Şahsevenler büyük ölçüde Avşarlar ve Devirenler'den meydana
gelmiştir. Avşarlardan 5.000 evin yaylağı Tarım Dağları, kışlakları ise, Kızılüzen çayı
civarıdır. Bu bölgeye tamamen Avşar kışlakları denilmektedir. Kışlak ve yaylak hayatının
yaşanması Avşar Türklerinin el sanatları ve beslenme kültürlerine yansımıştır. Nadir Şahın
ölümünden sonra, olaylardan Avşarlarda sorunlu tutulup bu bölgede iskana tabi tutulmuşlardır.

Deviranlılar, Bunlar Kızılüzen'in batı sahillerinde Gerus'dan Kaftanlı Dağları'na kadar olan bölgede 3.000 ev olarak yaşamaktadırlar.

Usanlu, Usanlu Türkmenleri(∗) Meraga Şehri'nin güneyinden bu bölgeye göç etmişlerdir. Tarım ve Hayvancılıkla geçinirler. Bu özellikleri beslenme kültürlerine de yansımıştır.

Mukaddem: Mukaddemler Akkoyunlu Türkmen boylarındandırlar. Bunlar Safavi Türk devletinin teşkilinde de yer almışlardır. Ahmet Han Mukaddem Azerbaycan Beyler beyliği yapmıştır. O'nun ölümünden sonra çocukları arasında ihtilaf çıkmıştı. Kaçar Türklerinin yönetimi döneminde II. Kaçar Türk Şahı Fethali Şah'ın veliahtı Abbas Mirza Mukadder Türkmenlerinden 5000 evi Horasan bölgesine mecburi iskana tabi tutmuştur.

Mukaddem Türkmenlerinin göçleri esnasında büyük kardeşlerinin ölümü üzerine zorunlu
iskana tabii tutulan Mukaddem Türkmenlerinden 2.000 aile Eper'in Ziyaabad bölgesinde kalmış 3.000 aile ise Horasan'a gidip tekrar Meraga'ya dönmüşlerdir.

Bayatlar, İran'ın diğer Türkmen –Türk kesimleri gibi Bayatlar da Anadolu Azerbaycan Irak ve Suriye Türk tarihine damgasını vurmuştur.(4)

Hudabendulular: Hudabendulular da diğer dört Türkmen boyu gibi Elseven/Şahseven Türkmenlerinin asli unsurlarındırlar. Bunlarla birlikte Hamse/ beşli yapılanma tamamlanır. Hamse bölgesinin tamamı Türklerden oluşmuştur. 1986 yılı nüfus 787.374 idi.(5) Bugün itibariyle 1.5 milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.

Yörenin dini – tarihi mekanlarından Sultaniye Makberesi çok ünlü olup Sultaniye
şehrindedir. İlhanlılara başkentlik yapmış olan Sultaniye'de İlhanlı hükümdarı yatmaktadır.
Bu makberenin 8 köşesi ve her bir köşesinde bir hadis vardır. Güneydoğusunda 10 km
mesafede taştan yapılmış iki ejder heykeli vardır.(6)

Hz.İbrahim Peygamberin torunu Hz.Geydar Peygamberin mezarı da burada Geydar şehrindedir.(7)

Aile Hayatı, Beslenme:

Hamse Türkleri çok misafirperver insanlardır. En iyi oda, misafir için açılır. En iyi halı
ve diğer eşyalar misafire açılmış bu odada olur. En yeni ve temiz yataklar misafirler içindir.
Ailenin her seviyedeki ferdi misafirin hizmetine koşar. Misafire yapılan yemek ikramında
kullanılan kap –kaçak da itina ile seçilir. Hamse Türklerinde iki tür yemek ikram vardır.
Bazan bir oda yemek salonu olarak tamamen misafiri için hazırlanır. Yemek servisi, hizmeti
burada yapılır. Misafirin ikramı ağırlanması burada olur. bu uygulamada ev sahipleri bu
odadan dışarıya çıkarlar. Bu bir anlamda misafirin rahat yiyip içmesini sağlama
uygulamasıdır. Bazanda misafire ikramda uzun bir yer sofrası hazırlanır oturulan yerde halı ve
yastıklar minderler vardır. Bu takdirde ev sahipleri bu sofranın alt başında otururlar. Ev
sahipleri yemeğe katılmazlar. Bu bir hürmet ifadesidir. Kendilerini hizmet için
görevlendirirler. Onlara düşen misafire ikram ve yemeleri için vardır. Böylece misafirin
çekingenliğini yenmesine yardımcı olunur. Aile efradı yemeğe misafirlere ikram işlemi
bitirilip misafirler yiyip kalktıktan sonra yemek yerler. Misafirler yemek yerlerken dizlerinin
üzerine oturmuş halde ev sahip ihtiyaçları karşılamak için hazır halde beklerler. Misafirlerden
ev sahipleri, kendilerini gerektiği gibi ağırlayamadıklarından bahisle özür diler. İkramın az
olduğu mahçup olduklarını belirtirler. Yenilip içilip sohbet tamamlanınca sıra misafirlerin
uyumak üzere odalarına çekilmelerine gelince, misafirler uyumadan ev sahiplerinden hiçbir
fert yatmak için kendi odasına çekilmez. Ertesi gün sabahleyin güneş doğmadan evvel evin
iyesi/sahibi kalkar, misafir için diğer gerekli hazırlıklar ve bu arada kahvaltı sofrasını hazırlar.
Misafir yola çıkacak ise ve yolu uzun ise ona yiyecek azık hazırlar.
 Misafirin gelişi ile birlikte heyecan telaş ve özel hazırlık yetiştiğimiz yöre olan Kars,
Bayburt ve Trabzon'da da aynıdır. Bugün salon olarak bilinen odaların eski adı misafir odası
idi. Kısa süreli ziyaretlerde olduğu gibi yatılı misafirler içinde bu oda açılırdı. Bu odada her
eşyanın en yenisi en kıymetli olurdu. Yüklüklerden yer yatakları taşınır, tertemiz örtüler
serilirdi. Misafir sayısı çok ise evin diğer fertleri odalarını ve karyolalarını misafire terk ederlerdi. Misafir uyumaya gitmeden evvel bir ihtiyacının olup olmadığı sorulur. Tuvaletin
yeri gösterilir, istiyor ise odasına ayrıca su konulurdu. Evin insanları bilhassa genç kız ve
gelinler misafir yatmadan odalarına çekilmezdi. İkram masası özenle hazırlanır, misafirin
rahat etmesi için hiçbirşeyden kaçınılmaz. Hamsa Türklerinde olduğu gibi sık sık yeterince
ağırlayamadıkları belirtilirdi. Yemek masasının veya yer sofrasının üst başına misafir
oturtulurdu. Nadir gelen çok itibarlı misafire ayrı yemek masası açılır ev sahibinin çocukları
bu masaya oturtulmazdı. Bununla amaç çocukların rahatsızlık vermelerini önlemekti.
 Urfa yöresinde aşiret hayatı yaşayan Türkmenlerde de Hamse Türkmenlerinde olduğu
gibi uzun halılar üzerine hazırlanmış yer sofralarında misafir ağırlanır bu sofralarda erkek ve
kadının sofrası ayrı olur çok kere ev sahibi sofraya oturmaz, oturacak ise sofranın sonuna
oturur. Bazan da aileyi temsilen itibarlı sininin başında bir iki kişi olabilir.
 Hamse Türkmenlerinde konak, ikram ağırlama içerikli özlü değişler vardır. Bunlardan
bazıları; "Konak ev sahibinin devesidir, nerede hıklasa (otursa) orada yatabilir", "Konağın
rızkı özünden önce gelir", "Konak Allah'ın azizidir", "Konağa hürmet et, kafir olsa dahi"dır.
Benzeri deyimler Türk halk inançlarının ortak ürünüdürler. Konağın ağırlanması ile Allah'ın
rızasına talip olunmuş olunur. Bu uygulamada ırk, soy veya dini mensubiyet yoktur. Konak
zengin de olsa ona gösterilen itibar Allah içindir. Zira o, garip yabancı ve yere ve yemeye
muhtaç kimse olarak kabul edilir. Allah kullarına verir, konağa da ev sahibi verir. Ev sahibi
yaptığı ikram ile bütün nimetlerin sahibi olana ait alanlardan kullanmış olur. kullar
emanetçidirler. Mülkün sahibi Allah'dır. Kullar o malın geçici bekçisi, çobanıdırlar. Herşey
fanidir. Baki olan yapılan iyiliktir. İyilik baki olan adına yapılır.
 Tacikistan'da Duşambeye bağlı Türkabad köyüne gece dokuzda haber vermeksizin
misafir olduk. Bizi konak odasına aldılar. Bizi evin erkekleri ağırlarken ikram yer sofrasında
yapıldı. Ailenin büyükleri bizimle birlikte yemek sinisinin başına oturdular. Servisi genç
erkekler yaptılar. Sofraya ilkin çok büyük bir pide getirildi, sonra küçük pideler meyve çerez
ve et yemeği getirildi. Ekmeğin kaldırılması da sonra bırakıldı. Türkabad Türkleri "Mihman
Hudadan gelir", "Mihman berekettir", "Mihman Nasibini yer", "Mihmanın rızkını Allah
verir" türünden ifadelerle inançlarını açıkladılar.(8)

Günün hangi saatinde olursa olsun misafire ikram edebilecek bir şey bulabilmek ve onu güler yüzle karşılamak maddi zenginlikle ilgisi olmayan kültür zenginliğinin derinliğindeki inançtan geliyordu.

Evlilik, Yemek Kültürü:

Elseven Türklerinde iki tür evlenme yapılır. Bunlardan birisinde kız ailesinin
büyüklerine danışmadan evlenmek istediği erkeğe kaçar. Bu türden evlenmede damadın
babası olaydan birkaç gün sonra taife ve akrabaları ile birlikte gelinin babasının evine gelir ve
"razılık" alır. Bu görüşmede ağır yemek ikramı pek olmaz. Anadolu'daki "şerbet içme"
uygulaması türünden bir "söz kesme" yapılır daha sonra normal prosedür sürdürülür ve düğün
yapılır. İkinci yöntem evlenmede ise damadın atası (babası) birkaç ağsakalla birlikte kız evine
elçi gider. Bu ilk temasa "danışık" denir. Bu merasimde yemek ikramı da olabilir. Bundan
sonra her iki taraf temsilci seçerler, temaslar başlar. Her defasında ağırlıklı olmasa da yenilir
içilir. Bu arada " kebin" kesilir ve "süt pulu" görüşülür. Tarafların anlaştıkları miktara "kes
mat" denilir. Süt pulu uygulaması Anadolu'da "süt hakkı" olarak bilinir. Kız kaçırma
suretiyle yapılan evlilikteki "razılık" barış için yapılmış bir nevi haklaşmak helallaşmak uygulamasıdır. Anadolu'da büyük aileler arasındaki ihtilaflarda bilhassa aşiretler arasındaki
ihtilaflarda toplu yemekler yenilir.
 Hamse Türklerinde gelinin atabası(babası) halet (elbise-kumaş-hediye) olarak 40
kişilik bir hazırlık yapar. Gelinin dayına "dayı yolu" amcasına "emi yolu" denilen hediyeler
hazırlanır. Bunların arasında giyeceğin yanı sıra koyun türünden haletler de olur. Gelinin nine
ve dedesine de kıymetli hediyeler alınır. Geline çeşitli takılar alınır. Gelinin atası cehiziye
olarak ev eşyaları hazırlar.
 Düğünden önce damadın atası (babası) tayfanın (hısım akraba ve yakınları)
aksakallarına (yetişkin erkeklerine) "sabah çayı" olarak bir tanışma çayı verir. Bu çayda
çeşitli peynirler, reçeller, keteler olur. Adı çaydır ama burada yörenin her türlü yemeği de
ikram edilir. Burada yapılan görüşmelerde düğünün yeri ve zamanı kararlaştırılır. Oğlan
evinde alınan karar kız evine bildirilir. Gelin ve damadın aileleri bir temsilci seçerler. Bu zat
hediyeleri dağıtır ve davetleri yapar. Davet edilenler hediye getirirler. Getirilen hediyelerden
para, eldiven ve cecim'e "töre" denir. Bu gecede "Gece Yemeği" verilir. Damat evinden Hına
(Kına), Şam (mum) ve tatlı getirilir. Kız ve oğlan evleri ayrı köylerde ise, kız oğlan evinden
hediye getirenlerin önü "bağlanır" kesilir, kesenler oğlan evinden "enam" hediye alırlar. Bu
hediyelerin ismi kapı basmadır. " Kapı hakkı" alındıktan sonra kapı açılır. Bu uygulama
damat evinden de olur. Ertesi gün "cehiz yazma" işlemi başlar. Gelin harekete hazırlanmadan
evvel baba veya annesinden izin alınır. " Gelin Atı" özel olarak süslenir. Gelinin kardeşi ve
damadın adamları gelini getirirler. "Gelin Alayı" nın önünde damadın kardeşi elinde lamba
yüzü unlanmış bir biçimde yürür. Yol boyunca Gelin Kervanı /Gelin Alayı'na sürekli
yenilecek bir şey ikram edilir. Bunlar daha ziyade servis gerektirmeyen pratik yenebilen
yiyeceklerdir. Bu ikramlara "Tuşe" denilir.
 Damatın yola çıkışını duyunca gelini ogrulamak (çalmak) için arkadaşları yola
çıkarlar. Ancak gelinin yanındakiler gelinin çalınmasına mani olurlar. Gelin alayı'nın
güzergahı damadın akrabalarının evinin önünden geçirilir, bu esnada gelin bu evlerden hediye
alır. Hediye olarak alınan kumaş türünden hediyeler gelin atının boynuna sarılır. Sonra gelinin
kucağına ilk çocuğunun erkek olması için bir erkek çocuğu verilir. Gelin yeni evinden içeri
girerken eşiğin önünde bir kurban kesilir.
 Eve girdikten sonra, gelin yeni evinin tandırı etrafında dolaştırılıp peyandoz denilen
ufak bir halı üzerinden özel odasına alınır. Gelin oturmak istemez, damadın atası geline
oturması için bir koyun veya inek hediye alır. Bunu alan getirir razı olup oturur. Bu esnada
büyük bir sini içerisinde çeşitli tatlı yiyecekler getirilir. Bunları iki aksakal tabaklara bölüp
ikrama başlar. İkramdan tadan misafirler bir miktar para verirler. Buna "toyane" denir. Bu
paralar damadın atasına verilir. Davetli misafirlere mevsimine uygun olarak çorbadan
başlanılarak çeşitli etli ve sebzeli yemekler ikram edilir. Pilav ve sonunda sütlü hamurlu
tatlılar ikram edilir, misafirler dağılırlar.
 Anadolu Türk düğünlerinde de gelin veya damat daha ziyadede damat kaçırılır. Kız
evinden ise geline ait bir eşya kaçırılır. Sağdıç veya saldıç kaçıranlara hediye verir, geri
alırlar. Kaçırılan damat bazan bir yere saklanılır. Bazanda ıslatılır. Bazı tarihi metinlerde
tahtına oturmadan Hakanın boynuna kement takılır, bununla yönetime gelince halka
zulmetme canın tatlı olduğunu hatırla denilmiş olunur. Damada yapılan baskılarla da ilerde
aile fertlerine iyi davran denilmiş olmaktadır. Özbek Türklerine, gelecekte yaşlılara iyi

davranması için bu türden uygulamalar yapılır.

Yeni gelinin bu yöntemle hediye almasının başka bir uygulama şeklide gelin oğlan evine gelip gelin olduktan sonra yakın komşuları gezmesi şeklinde yapılır. Türkmenistan Türkmenlerinde gelinin "akrabaları selamlama" merasimi yapılır. Hediyeler bu şekilde alınır.Gagauz Türklerin de ise damat ve gelin yeni evlerine ilk gidişleri esnasında hediyeler, uzun bir sopanın üzerine asılır.

Gelin atının süslenmesi, Gelin Alayının önüne geçilmesi, eşiğin önünde gelin için
kurban kesilip kurban kanının gelinin anlına sürülmesi gelinin kurban kanı üzerinden
atlatılması uygulaması, Azerbaycan, Dağıstan, Anadolu,Suriye ve Irak Türkmenlerinde de
vardır. Makedonya Türkmenlerinde yeni gelin ilk geldiğinde başına bir at gemi takılı halde
ocak taşı öptürülür. Böylece ocağın hanenin bereketli olacağına inanılır.
 Hamse Türkmenleri ile Anadolu ve Kuzey Mezopotamya Türkmenlerinde ortak olan
bir uygulama biçimi de gelinin başına damadın damdan sacı yapmasıdır. Bu sacıda para, şeker
ve kırmızı bir elma olur. Para zenginliği,şeker tatlılığı, elma bol çocukluluğu, zürriyeti
simgeler.
 Hamse Türklerinde toydan 2 gün sonra "Duvak Kapma" merasimi yapılır. Bu merasim
kadınlara mahsustur. Bu uygulama, gelin sandalyeye oturtulur. Yüzü örtülür. Misafirlerin
arasından iki erkek çocuk ellerindeki tahta kaşıkla gelinin duvağını kaşıkla sağa sola açarlar,
kaçırdıkları duvağı bellerine bağlar, damadın anasından enam aldıktan sonra duvağı ona
verirler. Bu uygulamadan sonra misafirlerle birlikte tatlı yenilir. Hamse Türk Toy
merasimlerinde sık sık tatlı ikram edilir.
 Gelin yeni evine gelip bu evin bir ferdi olduktan 20 gün sonra "Ayak Açma" merasimi
yapılır. Gelinin atası gelini ve damadı evine çağırır, bir yemek verir. Bu yemek gelinin
babasının mali durumuna göre bazen yakın çevreyi de kapsayacak türden küçük bir ziyafete
de dönüşebilir. Geline atası ayak açma hediyesi olarak bir halı veya koyun verir. Ayak açma
Türklerin hemen hemen hepsinde vardır.
Ölüm –Yas Yemeği:
Hamse Türklerinde ölüm haberinin duyulması üzerine yas evine gidilmeye başlanır.
Yas evi fakir ise, taziyeye gelenlere yapılacak ikram ve sair masrafların karşılanması için
aileye duyurmadan onu rencide etmeden konu- komşu para toplarlar. Harcamalar bu
parçalarla karşılanır. Defin için mezarlığa götürülen tabutun önü sıra giden bir kimsenin
elinde bir sini ve sinide kelle gant / kesme şeker olur. Buna "vercenaz" veya "ölü şirnisi"
denir. Bu şeker cenazeye gelen cemaata dağıtılır. Defin için mezarlığa giden halk cenaze
evine dönünce hazırlanan cenaze yemeğinden yerler. Bu çok kere çeşitli yiyeceklerden oluşan
bir yemektir. Bu uygulamaya "helallık alma" denir. Bu uygulama Anadolu Türklerinde de
vardır. Değişik isimlerle alınır. "Ölü Aşı", "Ölü Yemeği", "Ölü Lokması", "Ölü Ekmeği" isimleri vardır. (9)

Cenaze evine çay ile birlikte pirinç ve daha ziyade kesme şeker götürülmesi şeklindeki uygulama Kars ve Iğdır'da vardır. Anadolu'da ilk yemek defin işinde görev alanlara verilir. Uzaktan gelip yatılı misafirlere doğal olarak yemek verilir. Sonra 3,7,9, 40 ve 52'si nihayet seneyi devriyelerinde yemek ikram edildiği olur. Bazı yerlerde yas evinde çay şekersiz ikram edilir. Bazı yerlerde "Allah tekrarını göstermesin" anlamında ikram tek tabakta verilir.(10)

 Hamse Türklerinde "Helallık Almak" merasiminin ertesi günü "Salahlaşmak
Toplantısı" yapılır. Bu toplantıya ölü sahibi akrabalarını çağırır. Bu toplantıda yaz
merasiminde nelerin yapılacağına karar verilir. Yapılacak yemeğin miktarını cemaatın
çokluğu tayin eder ve buna göre hayvan kesilir. Çörek/ekmek için alınacak unun miktarı da
burada belirlenir.
 Helalleşmek Yemeği Perşembe günü verilecek ise gece yemeği verilir. Yemek Cuma
günü verilecek ise öğlen yemeği verilir. Bu görüşme toplantısında ikram pek olmaz çay veya
acı kahve verildiği olur. Yakın çevrede olanlar bizzat uzakta olanlar yazışma ile davet
edilirler. Yasa uzaktan gelenler evlere bölüştürülürler, buna "cövge" denir. Yöreden
merasimden evvel kuran okuyanlar merasimin sonuna kadar hatim indirirler. Yemeğini yiyen
taziyeci yas evini terk eder. Zira Cuma günü öğleden sonra orada kalan kimse Pazar gününe
kadar yas evinde kalmak zorundadır. Cumartesi günü ölüm nedeniyle gelen sıladaki yakınlar
izin alıp evlerine dönerler. Cenazeden geç haberdar olanların yemekli ağırlanmaları ölünün
40. gününe kadar devam eder. Yasa gelenler için düzenli olarak yemek hazırlanır. Taziyeye
gelen misafirler yas evinin ağsakalına "Yas Parası" verirler. O da bu parayı ev sahibine verir.
40'ın çıkmasına birkaç gün kala akraba ve komşular Yas evine renkli kumaşlar getirirler.
Buna "kara açmak" denir. Böylece yaslılar yasdan çıkarılmış olurlar.
 Anadolu yasdan çıkarma kadınların yakınları tarafından "Yas Hamamı"na
götürülmeleri ve erkeklerin de "Yas traşı" yaptırılmaları şeklinde olur. Anadolu'da yas rengi
siyahtır. Kara Açmak'la karalar yaslılardan çıkarılıp onlara normal elbiseler giydirilmiş
olunur. Yaslı aile de bir kumaş olarak akraba verir ve böylece siz de yasdan çıkın demiş olur.
Meftanın 40'ı Perşembe veya Cuma günü yapılır. Kırkının yapıldığı gün öğle veya akşam
yemeği verilir. Gelen ilk bayram "Kara bayram" olarak bilinir. Yas için son arama Yas Bayramında yapılır.

Giyim –Kuşam:

Hamse Türklerinde özellikle kadın giysileri çok sade, şık ve çeşitlidir. Kadınlar
başlarını örtmek için genellikle üç tür örtü kullanırlar. Başa ilkin "puşen" bant gibi bağlanır.
Bunun üzerine "çene altı" denen örtü gelir. Çene altında pul ve boncuklar olur. üçüncü örtü en
üste gelen "yaşmak" dır. Bununla çene, boyun ve ense örtülür.
 "Cılızga" Hamse Türklerinde yelek türünden bir giysidir. Kollu olan Cılızgaya
"Yelek" denir. "Köynek" cılızgan altından giyilir ve köynek için sıcak renkler seçilir.
Köyneyin altındaki giysinin ismi "tuman" dır. Tumanın uzununa "şelte" denir. 40 yasından
yukarı olan hanımlar şelte kullanırlar. Genç hanımların tumanları kısa olur. Şelte'nin alt
kısmında "Şalvar" giyilir. Şalvarların kumaşı kalın ve renkleri koyu olur.
 Hamse Türklerinde erkekler "kot pantolan" giyerler. "keçebörk" diye bilinen bir şapka
takarlar. Keçebörk takınmak erkekler için mecburi olan bir giysidir. Keçebörksüz erkek
meclise saygısızlık yapmış olarak kabul edilir. Esasen Türklerde kadın veya erkek başı bağlı
olarak düşünülmüştür. Başı bozuk kişi, bası açık olanlardır. Bekarların başı bağlanırken onlar
maddi ve manevi anlamda başları bağlanılmış olur. Askeri ortamda başı bozuk tabiri çok kere sivil veya düzene girmemiş kimse anlamındadır. İbadet ederken baş bağlandığı gibi alim kişi
başı açıkken ilim yapmaz diye kabul edilir. Kadının yazmasının namusu olarak algılanmasının derinliklerinde de bu inanç vardır.

Toplu Merasimler

Hamse Türklerinde de Ekin ve Biçim düzenlemelerinde hasatlarda koç katılımında,
Nevruz ve Hıdırellezde toplu merasimler olmak ve toplu yemekler yenilmektedir. Bunlardan
birisi de "Halla Merasimi" dir.
 Holla Merasimi, Engüron mahalında ekin biçildikten sonra yapılır. Sonbaharın ilk
günlerinde ekin yığılıp götürüldüğü zaman yapılır. Bu merasim için her tarladan 20 m² yerin
ekini biçilmez. Burada kalan ekin yapılacak merasimde kullanılır. Merasim günü komşu ve
akrabalar eve veya dağa taşa açık havaya davet edilir. Burada kurban kesilir. Davetliler daha
ziyade ekincilerden oluşur. Bu merasime kadın katılmaz toplu halde öğle yemeği yenilir ve
"mübarek olsun- hayırlı olsun" denilir. Hazırlık olarak, önce yağlı koyun sütünden yapılmış
ekmek getirilir. Bu özel ekmeğe "nezik" denir. Sonra tarlanın biçilmemiş olan kısmına gidilir.
Ekinciler ellerindeki oraklarla çember oluştururlar. Bir ağsakal "Hallu adı ve selavat"
dedikten sonra buğdayları biçer, bundan sonra diğerleri de "Holla" diyerek biçime katılırlar.
Herkez ekinden biçtiğini kendisine alır. Bu ekinler alanlar tarafından "bereket-teberru" olsun
dilek ve inancı ile kendi ekin ambarlarına koyarlar. Nezik çörekleri de ağsakallar bölüp
misafirlere ikram ederler. Misafirlerde aldıkları hediyeleri bir bohçaya koyduktan sonra harmana bereket dileyerek giderler.

Dip Notlar: 

(1)Huseng Subuti, Tarih-i Zencan, 4 bsk. 1377 (1988) Zencan.

(2) Yaşar Kalafat, "İran Türk Halk Kültürünün Stratejik Boyutu" Muzaffer Özdağ Armağanı, Ankara 2003

(3) Ehed Kasımı Mugan, Nıgını Azerbaycan Tahran 1998.

(∗) İran Türklüğü tamamına yakın kısmı ile Oğuz Türkmen Türklüğünden meydana gelmiştir. Ancak geneldeki bu gerçeğin yanısıra güney Azerbaycan'a tekabül eden bölgenin Türkleri Azerbaycanlı ve güneydoğu İran'ın Türkmenistan sınırına yakın kesimin Türkmenleri ise özelde Türkmen adı iye bilinirler.

(4) Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri – Boy Teşkilatları – Destanları, İstanbul 1992

(5)Huseng Subuti, Tarihi-i Zencan, 4. bsk. Zencan, 1377 (1988) sh. 26-30

(6) Huseng Subuti, a.g.e. sh. 176

(7) Huseng Subuti, a.g.e. sh. 203

(8)Yaşar Kalafat, "Tacikistan'da Türk Halk Kültürü" (basılmamış makale 2003)

(9)Sedat Veyis Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara 1971.

(10) Yaşar Kalafat, "Anadolu ve Yakın Çevresin Türk Halk İnançlarında Ölüm, Geçmişten Günümüze Mezarlık Kültü ve İnsan Hayatına Etkileri Sempozyumu (18-20 Aralık 1998 İstanbul) İstanbul 1999. sh. 239-271

 

KAYNAK:  http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/kalafat_hamse.pdf



Bu haber 921 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,066 µs