Umut Günlüğü
Umut Bulut
15 Kasım 2011
''Dünyanın Memesinden Din Bahanesiyle Süt Sağanlar''
Hz. Ali Efendimizin Nehcül Belağa adlı eserinde bir tabir geçer. İfade aynen şöyle: Dünyanın memesinden din bahanesiyle süt sağanlar
Dedikleri doğru, maksatları yanlış bir gurup din adamı türedi bu ülkede. Faiz haram diye diye bu ülke insanlarının birikimlerini dolandırdılar. Susalım mı şimdi yutalım yutkunalım mı hırsız bizden olunca
Bu bezirgan saltanatına bu firavun saltanatına din adına onay mı verelim? Elcevap: hayır
Din adına çok önemsediğimiz bu insanların sonradan ucuzladığına şahit olmuyor muyuz?
Bizim bu garip ülkemizde iki lafın arasına bir ''infak ayeti'' iliştirip samimi Müslümanlardan para sızdırma gayretinde örgütlü dilencilik hareketleri var. Samimi hizmet ehlini tenzih ederek lafı sadece zengin Müslümanlara ve esnafa ''emri bil maruf ve nehyi anil münker(!) '' yapan örgütlü soygunculara getirmek istiyorum.
Allah yolunda malıyla cihat etmek güzel ve soylu bir davranış biçimi olmakla birlikte; insanların bu güzel niyetini istismar edip; kendi şahsi emelleri için basamak olarak kullananlar istisnayı bozacak derecede kaideyi bozmaları beni böyle düşünmeye sevk ediyor.
Kuran ı Kerim top yekün ele alınması gerekirken sadece ''infak'' ayetlerini insanların gözüne sokarcasına yorumlamak bana göre maksatlı ve çirkin bir davranıştır. ''Bana dokunmayan yılan bin yaşasın'' demek gibi bir hakkımız ve lüksümüz yoktur. İslami hizmetlerin üzerinde ''çeki taşı'' gibi duran bu asalak yapılanmaların bir noktadan sonra kontrol altına alınması gerektiğine inanıyorum. Burada marifetin iltifata tabi olması gibi bir doğal kanuna riayeti esas alıyorum.
Bu gibi asalak oluşumları millet olarak daha fazla sırtımızda taşımamalıyız. Bu oluşumları tarafsız bir gözle izleyip milletimize ve ümmete nelere mal olduklarını yeniden düşünmeliyiz. İslamın asıl ve esaslı taleplerinin önünde ''dalga kıran'' gibi duran bu oluşumlara omuz verip değirmenlerine su taşımanın doğru olmadığı kanaatimi yineliyorum.
İslamı ''Allah katında tek din'' olmaktan çıkarıp bir '' sektör'' konumuna düşürmeye kimsenin hakkı olmadığına inanıyorum. Bu türden insanlara daha fazla meydan vermemek için yaşanılabilir, gerçekçi ve asıl kaynaklarından beslenen bir İslam algılamasını insanlarımızın önüne alternatif olarak sunabilmeliyiz.
Başkalarının Firavun saltanatına omuz veren küçük düşünen zavallı insanlar ülkesinde yaşamak istemiyorsak; kendi çevremizde ve kendi etki alanlarımızda bilinçli bir anlayışı hakim kılmalıyız.
Küçük çapta bir işadamının bile iki gurup arasında paylaşılamadığı, bu vesileyle birbirlerini hırpaladıkları, birbirlerini amansızca eleştirip incittikleri bir ortamda İslami değerlerin ne kadar ayağa düşürüldüğünü düşünebiliyor musunuz?
İslami değerler bu kadar ucuz değil ve olmamalı bana göre. Rahatsızlığımızı dillendirirken çözüm önerilerimizi de peşi sıra sunabilmeliyiz. Her şeyden önce neler yapılabilir diye kendimize etraflıca sormalıyız. İstanbul'un manevi haritasının şekillenmesinde önemli hizmetlerde bulunan Muzaffer Ozak Hocaefendi'nin formülleştirdiği ' Uyuma! Bil bul ol bilmezsen bulamazsın bulmazsan olamazsın.
Bu sırrı içselleştirdiğimiz zaman, uzun bir mesafe alacağımızı düşünüyorum. Neyin ne olduğunu kimin kaç paralık adam olduğunu bilmezsek elbette ki yanılır ve yanıltırız. Bizim manevi haritamız cetvelle çizilemeyecek kadar hassas ve soylu bir haritadır. Müslüman olarak su çektiğimiz bu kökler bu ana damarlar öyle ucuza heba edilemeyecek kadar önemsiz değildir.
Bu topraklar üzerinde hem devlet tecrübesi; hem milli derinliği olan sağlam yapılar kurmaya ihtiyacımız var. Bana göre bu topraklarda bu maya var ve bu maya tutacaktır.
Bana göre yol başlarını tutup herkesi fert fert yakasından yakalayarak fındık dalı silkeler gibi silkelemeliyiz. Kuruyan, çürüyen ve pörsüyen yanlarımızı dökmeliyiz. Kafalarda fırtınalar koparacak yeni bir heyecanı insan yaşamının merkezine sokmalıyız.
Yunus bilinci ve bilgeliği ile eğri odunları istife koymadan düz odunlarla yola devam kararı alabilmeliyiz. Hayatımıza bir yeni ifade bir yeni heyecan bir yeni bilinç giydirip sorunlarımızı sesimizin ulaştığı herkesle ortaklaştırmanın yollarını bulmalıyız.
Sorun varsa üzerini örterek, görmezden gelerek ya da işimize gelmediği için yanlışı savunma mecburiyetini kabul ederek kendimize ve nesillerimize sağlıklı bir gelecek inşa edemeyiz. Bizim suskunluğumuz, sessizliğimiz zımnen onaylayışımız karşımıza yoksul yığınlar ve bu yoksul yığınların sırtına binip yol alan Firavun saltanatları çıkaracaktır.
Söylenmesi gereken bir şeyler varsa bu mutlak söylenmelidir. Lafımızın battığı yerlerde cerahat varsa bu bizim suçumuz değildir.
Bu yazı 2,097 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
8 Ağustos 2016
Fetö/PDY Yahut Dilenci Mafyasının çöküşü
-
4 Şubat 2015
Cübbeli Yahut Çelik Çekirdek
-
1 Kasım 2014
Gavura gavur denmeyecek
-
17 Nisan 2014
Karizmatik Lider Kıtlığı
-
8 Nisan 2014
İmam Şafii Camii İçin Kitap Bağışı Talebi
-
5 Aralık 2013
Cemaat: İtibar ve masumiyet aşınması
-
21 Ekim 2013
F.G:Kutsal Sürgün yahut Cem Sultan Sendromu
-
25 Mayıs 2013
“Diyanet ayıplı hadisleri ayıkladı!”
-
12 Nisan 2013
Türk toplumunda Kürt nefreti
-
16 Haziran 2012
Bir vicdan bayrağı: Bülent Yıldırım
-
17 Mayıs 2012
Din ve Mehdi Tartışmalarına Mütevazı Bir Katkı
-
7 Mayıs 2012
Tarihin Yatak Odası
-
27 Mart 2012
Kurtlar Vadisinde neler oluyor?
-
26 Şubat 2012
Erbakan hırsız mı?
-
19 Şubat 2012
Genç imamlar rahatsız
-
17 Ocak 2012
Baydı artık Şu Hrant muhabbeti
-
15 Kasım 2011
''Dünyanın Memesinden Din Bahanesiyle Süt Sağanlar''
-
21 Ekim 2011
Top sakal bırakmak Firavun adetidir
-
11 Eylül 2011
''Erkek'' Bir Şair: Olcay Yazıcı
-
18 Temmuz 2011
Yerleşmek/ yerlileşmek
Yorumlar
+ Yorum Ekle