Yüce Allah, peygamberlerini ve kitaplarını "uyarıcı, korkutucu ve müjdeci" olarak yolladığını birçok ayetle haber verir. Bu nedenle insanlara dini anlatmakla sorumlu olan her insan, karşısındaki kişiyi hem sorumluluklarını hatırlatarak hem de Allah’ın azabından/gazabından korku duyması yönünde uyarır. Aynı zamanda Allah’ın sonsuz rahmetini ve güzelliklerini anlatarak müjde verir.
Kıyamet Günü konusundaki bir yazıma iki olumsuz yorum aldım. Yorumların özü, Allah korkusu yerine Allah sevgisinin anlatılması yönündeydi.
Benim, yazılarında ve sitelerinde Allah aşkından söz etmeyen, Allah’ın yarattığı güzelliklerin fotoğraflarını koymayan, güzel söz yerine kin ve nefret saçan Müslümanları eleştirdiğim onlarca yazım var. Kaldı ki yazılarımda en çok da Allah aşkını, benzersiz yaratma sanatını ve üzerimizdeki rahmeti ve korumasını konu ediyorum. Ama gerektiğinde Allah’ın azabına karşı uyarıda bulunmanın da sorumluluğumuz olduğu açık. Yalnızca namaz, oruç gibi belli ibadetleri emir olarak kabul edip, diğer emirleri görmezden gelemeyiz. Allah, Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur’an’la) uyarıp-korkut; onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup-sakınırlar. (En’am Suresi, 51) buyuruyor ve uyarmak hepimizin görevi. Allah, "Benden korkun" buyuruyor ve biz "korkmama gerek yok, sevmem yeterli" diyorsak Allah’ın buyruğuna itaat etmiyoruz demektir. Hatta bu, "ben Allah’ı seviyorum, namaz kılmasam da olur" demekten farklı olmaz ve ayetten yüz çeviriyor olabiliriz Allah esirgesin.
Söz konusu yorumlardaki "Allah çarpar" ya da "Allah öcü değildir" gibi ifadelerin benim anlatmak istediklerimle alakası olmadığını eklemek isterim. Önceki yazılarımdan da alıntı yaparak, Allah korkusu hakkında detaylı bir yazı hazırladım. Allah ilmimizi artırsın...
Öncelikle bir konuya açıklık getirelim. Kur’an meallerinde takva kelimesi de Allah’tan korkup-sakınma olarak geçiyor. Dünyevi korkular "havf" olarak geçerken, Allah korkusu Kur’an’da daha çok "haşyet" olarak ifade ediliyor. Haşyet derin saygı içeren bir korku anlamındadır.
Allah dedi ki: "İki İlah edinmeyin: O, ancak tek bir İlah'tır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun." (Nahl Suresi, 51)
Seven insan sevdiğini gücendirmekten, onun sevgisinin yok olmasından çekinir. Allah korkusu böyle bir korkudur ancak çok daha şiddetlidir. Allah korkusu, Allah’a aşkla bağlı insanın hissettiği korkudur. Allah’ın hoşnutluğundan mahrum kalmaktan korkmaktır... İnsan Allah’tan korktuğunda O’nun buyruklarına çok titiz olur, en çok O’nu sever ve en çok O’na saygı duyar.
Mümin, Allah’ı gazaplandırmaktan korkar, Allah’a karşı saygıda kusur etmekten korkar. Başta, kendisinden uzaklaşmasını istemez; sevdiği kulları arasında olmak ister. Rabb’ine aşık mümin için Allah’tan uzak kalmak büyük bir ızdıraptır. “Rabbin seni terk etmedi ve darılmadı.” (Duha Suresi, 3) ayetinden öğüt alır mümin. Çünkü Rabb’inin darılması cehennem ateşinin vereceği azaptan daha şiddetlidir. Allah, her samimi müminin sevgilisidir. O’nu darıltmak, Allah’ın ona karşı olan sevgisini yitirdiğini bilmek çok büyük bir azaptır, acıdır. İşte mümin bundan kaçınır; yani Allah korkusunun kökeni budur.
Müminin hissettiği yoğun saygı içeren korku, Allah’a itaat, Allah’ı sevmek ve O’na güvenmekle birlikte yaşanır. Dolayısıyla Allah korkusunda acı, ızdırap ve dehşet yoktur. Allah korkusunu dünyevi korkulara benzetmek, bu duyguyu yanlış anlamaktır. İnsan, Allah’ı aşkla sever ve O’na güvenirken, ızdırap duyacak şekilde korkmaz. Mümin ahirette cehennemin kenarına getirildiğinde de yine Allah’tan korkar ancak bu, sevgi ve coşkuyla dolu bir korkudur.
Yüce Allah Kur’an’da, müminler hakkında “derin bir saygıyla Allah’tan korkarlar” buyurur. Bu, örneğin vahşi bir hayvanın saldırısıyla karşı karşıya kalan ya da alevlerin arasında kalarak çıkış yolu bulamayan insanın yaşadığı dehşetli korkuyla asla kıyaslanmaz. Allah korkusu, Allah’ın yarattığı her şeye karşı aşk ve tutkuyu yaşatma amaçlıdır. Aşkın ve tutkunun kökeninde Allah korkusu vardır.
İman eden insanın, kalbindeki Allah korkusu nedeniyle içi içine sığmaz; Rabb’inin rızasını kazanmanın, yaşadığı güzel ahlâkın, nimet ve güzelliklere sahip olmanın, İslam’ın dünyadaki yükselişini görmenin verdiği mutluluklar… Ancak hepsinden önemlisi Allah’ın varlığının, sonsuz gücünün kontrolünde olmanın, O’na yakın olmanın mutluluğudur.
Allah Korkusu Ne Kazandırır?
Allah’tan korkan insan O’nun buyruklarına uymakta daha dikkatli davranır, en çok O’nu sever ve saygı duyar. Allah, Biz sana bu Kur'an'ı güçlük çekmen için indirmedik. 'İçi titreyerek korku duyanlara' ancak öğütle-hatırlatma (olsun diye indirdik). (Taha Suresi, 2-3) ayetiyle, Kendisinden korkanların Kur’an’dan öğüt alabileceklerini haber verir.
Allah korkusu güzellikleri getirir; sevgiyi, güzelliği sağlayan her özellik Allah korkusuyla kazanılır. Allah korkusunu içinde taşıyan insan, hata yaptığında vicdanı çok rahatsız olur; Allah’a sığınır, hatasını telafi etmeye çalışır. Aczini ve Allah’a ne denli muhtaç olduğunu derinden kavrar. Rabb’ine olan boyun eğiciliği artar.
Allah korkusu güzel ahlakla ilgili özelliklerimizi yönlendirir. Allah korkusu olmazsa, insan sabıra gerek duymayabilir, çileye tahammül edemeyebilir, bağışlayıcı olmayabilir. “ Allah beni bağışlar cennete giderim” diye düşünür. Ancak Allah korkusu insandaki her şeyi kontrollü hale getirir.
Allah’ın sevgisini kaybettirecek kötülüklerden Allah korkusu sayesinde sakınılır. Örneğin bir ayette, “Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez” (Nisa Suresi, 36) buyrulur. Allah korkusu olan insan, büyüklük taslayıp böbürlenmekten şiddetle kaçınarak Allah’ın sevgisini kazanacağını umduğu bir hareket yapmış olur. İşte bu yüzden, Allah korkusu ve Allah sevgisi bir arada yaşanır.
Çalışkanlık, dürüstlük gibi ahlak özellikleri bu korkuyla kazanılır. Kişi Allah’tan korkmuyorsa çıkarı için çok rahat yalan söyleyebilir. Dürüstlüğün kökeninde Allah korkusu vardır. Allah korkusunu içinde taşıyan insan doğru söz söyler; doğru şahitlik yapar. Çünkü Rabb’inin, içinde gizli olanları bildiğinin bilincindedir. Fitneyi, kargaşayı, insanın ruhundaki anarşiyi Allah korkusu önler.
Allah, Kendisinden korkan kullarına bir nur ve anlayış verdiğini (Enfal Suresi, 29), ibadetlerini kabul ettiğini (Maide Suresi, 27), rahmetinden iki kat verdiğini (Hadid Suresi, 28), bir çıkış yolu gösterdiğini (Talak Suresi, 2), kötülüklerini örtüp bağışladığını ve ecirlerini artırdığını (Talak Suresi, 5), işlerinde kolaylık verdiğini (Talak Suresi, 4) Kur’an’da müjdeler.
İman etmeyen insanlar, cehennemde bir süre kalıp sonra bağışlanacaklarını zannederler. Kendilerini cennete layık görür; Allah sevgisinin yeterli olduğunu, azap göreceklerin yalnızca çok azgın kişiler olacağını düşünürler. Bu nedenlerle Allah korkusunu içlerinde taşımazlar; gururlu ve kibirli, kendini yeterli gören bir ahlaka sahiptirler. Allah’tan korkmadıkları için, şeytan ve nefislerinin kötülüklerinden de sakınamazlar.
Bazı insanlar, “ben Allah’ı severim, korkmama gerek yok” derler. Çok üstün, çok güçlü ve çok yüce olan Rabb’imizi severken, O’ndan korkmamanın nedeni nedir?..
Allah korkusunu içlerinde taşımayan insanların onlarca farklı korkuları vardır. Bu kadar çok sayıda korkuyla yaşayıp, sadece Allah’tan korkmazlar. Müdüründen, babasından, eşinden korkan bu kişiler, kıyamet günü Allah’ın huzurunda yapayalnız sorgulanmaktan korkmazlar. Oysa Allah’ın gücü, makamı ve azabı karşısında dünyadayken hissedecekleri korku, Allah’ın izniyle hem imanlarına, hem de dünya ve sonsuz ahiret mutluluğuna neden olacaktır.
Sonuç Olarak; Allah korkusu, bildiğimiz ve anladığımız anlamda bir korku olsaydı, gerçekten inançlı bir insanın bütün sağlığının bozulması gerekirdi. Böyle bir korku hisseden bir insan ne yemek yiyebilir, ne uyuyabilir, ne de kişinin konuşacak gücü kalırdı.
Yalnızca Rabb’inin rızası için yaşayan takva sahibi bir müminin, ızdırap ve acıdan müthiş bir gerilim hissedip acı içerisinde ölmesi gerekirdi. Rabb’ine içi titreyerek aşk ve korku duyan mümin, aksine, son derece neşeli, canlı, şevkli ve hayat dolu bir ruh haline sahiptir. Dahası Rabb’inden korkana başka korku yoktur.
“Allah'tan ‘İçi titreyerek korkan’ öğüt alır-düşünür. (A’la Suresi, 10)
Fuat Türker
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle