Varoluş Üçgeni
Üzeyir Lokman Çaycı
3 Ocak 2012
Günü kurtarma siyaseti
Yavrum bizim buğday tarlasındaki bostan korkuluklarına ve ekinlerimize mukayyet ol... Kargalar, fareler icabına bakmasınlar. Sen vazifeni gayet iyi biliyorsun. Emanete hıyanet etmemen için sana uzun uzun bir şeyler anlatmam gerekmez
Senin idrakin, anlayışın üzerine ben konuşamam... Eğitim sistemimiz ve bozuk düzen seni öğretmenlik mesleğinden kopararak tarlalara soktu. Beni tahammülsüz kıldı. Komşumuzu katil, ananı hasta, dostumuzu cahil yaptı... Eh Can Ataklı, Sebahattin Önkibar, Emin Çölaşan, Arslan Bulut, Selcan Taşçı, Mustafa Arslan, Yalçın Bayer, Yılmaz Özdil, Saygı Öztürk, Banu Avar, Muharrem Bayraktar, Ümit Zileli, Mustafa önder, Necati Doğru, Bekir Coşkun, Rıza Zelyut, Cüneyt Ülsever, Tufan Türenç, Mustafa Mutlu gibi gazeteciler ve yazarlar; Meltem, Mesaj, Ulusal Kanal, Kanal B ve Avrasya gibi televizyonlar da olmazsa biz başımızdakilerin kimlerle kol kola gezdiklerini, ne yaptıklarını bilemeyeceğiz!
Bir kaç gün önce yandaş bir televizyonda program yöneticisi genç, hocam diye hitap ettiği bir kişiye çeşitli sorular sordu. Her ikisinin dinle ilgili konularda, dinimizi ve Peygamberimizi (S.A.) aşağılayan, yaşadıkları inanç dışı oluşumlara yaklaşımları, bunları konuşurken yaptıkları kaş göz ve yüz hareketleri dikkatimi çekti. Hoca kılıklı adam Peygamberimizin bir sözünü naklederken kelimeleri ağzının içinde adeta eriterek, bunun hayattan çıkarılmasını istedi... Ülkemizde yaygınlaştırılan Hıristiyan adetleri bir sektördür, bunu korumalıyız, dedi. Ben de kendi kendime dedim, bunlar Müslüman olduklarını iddia ediyorlar, ama günah tarlalarından da hiç endişe duymadan hasat toplama yarışındalar... Eğer bunlar hergün namaz kılıp, Fatiha Sûresi'ni okuyorlarsa ki : «Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla», «Hamd (övme ve övülme), Âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.», «O Rahman ve Rahîmdir.», «Ceza gününün mâlikidir.», «Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız (Ey Allah!)», «Bize doğru yolu göster.», «Kendilerine lutuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu, gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!» diye adeta Allah'a (C.C.) yakarışta bulunuyorlar. Eğer bu böyle ise, buna rağmen sadece Allah'a kulluk etmeleri ve Allah'tan medet ummaları gerekenler ülkemizde Hıristiyan kültüründen, batı âdetlerinden oluşturulacak sektörlerden neden medet umuyorlar?
A'raf sûresi, 29. âyette ise «De ki : Rabbim adaleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O'na çevirin ve dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi(yine O'na) döneceksiniz.» denilmektedir.
Kendi inançlarının dışına çıkarak, bunlar bu halleriyle, yarınlarda uyuşturucu, fuhuş, kumar, kaçakçılık, yolsuzluk gibi cemiyetimizi ve sosyal dokuyu hedef alan, alt üst eden, bozan sektörlere de övgüler yağdırırlarsa hiç şaşırmayacağız. Ülkemizde, törelerimize uygun, inancımıza ters düşmeyen, yozlaştırmalara kapılar açmayan, insan haysiyetine, bayrağımıza, kültürümüze, millî hassasiyetlerimize ters düşmeyen üretim sektörleri oluşturma, fabrikalar, atölyeler, eğitim yuvaları, onur ve ahlâk müesseseleri açma, tesis etme yerine, emperyalizmin yıkım önerilerinden, emperyalistlerin yozlaştırıcı talimatlarından, sömürücü ülkelerin bize ters düşen kültürlerinden medet umuyorlar. Kendi ülkelerine yabancılaşan, dinlerini, dinlerine ait güzellikleri feda etme noktasına gelen bu adamların Irak'ta 2 miyon, Libya'da 60 bin Müslüman'ı, katleden emperyalist savaş sektörlerine karşı bir tavır gösterdiklerini hiç gördük mü? Boş verelim tavır göstermelerini bunların Müslüman ülkeleri kan gölüne dönüştüren emperyalistlere dua ettiklerini veya dua edenlere destek olduklarını görüyoruz.
Herkes tarafından bilinmektedir ki Turgut Özal bir zamanlar bütün tercihlerini Bush'tan yana koymuş ve O'nun başarısı için «DUA » ettiğini açıkça söylemişti. Bu yönde Türkiye'den yani İncirlik üssünden kaldırılmasına izin verdiği ve yüzlerce bombardıman savaş uçaklarıyla 2 milyon Müslüman'ı katleden, soykırım yapan emperyalistlere Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı «Irak'ta savaşan ABD'li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.» yakarışına bir tepki gösterdiler mi? Yoksa bunlar kanla beslenen savaş sektörüne de mi yakınlık duyuyorlar?
Müslüman mahallelerinde batı kültürüne ait sektör oluşturmak isteyen ve salyangoz, yani sümüklü böcek satmaya kalkışan, yoldan çıkmış, dünyaya iman penceresinden değil, para deliğinden bakan Müslüman kılıklı gafillere, dünyaperestlere elbette bizim de söyleyeceklerimiz var...
Biricik oğlum geçen komşumuz Necmi Efendi tam kapıdan çıkarken önüme geçti : «Hocam hocam... » derken susturdum onu. Ben hafızım, ilahiyat fakültesi mezunuyum. Ama hocalık rütbesine erişemedim. Benim babam, rüştüye mezunu idi. Hafızdı... Evliyalarla görüşür, bağımıza hırsız girse bunu kalbiyle farkeder, onu kurtarmak ve çaldığı üzümlerle onu bağ dışına çıkartmak için 20 kilometre uzağa kısa sürede gider gelirdi. Bugün emperyalist ülkelerin yetiştirdiği, onlara kapı kulluğu yapan hatta imam hatip ya da ilahiyat mezunu Müslüman ismi taşıyan insanlar var. Bunlar kendi elleriyle öbür âleme cehennemi taşıyorlar. Sonra ona "derdin ne?" dedim. Bana hitaben : «Mustafa Amca hiç huzurlu değilim bugünkü yaşadığımız olumsuzlukların yüzde birini geçmişte yaşamış olsaydık, hükümetler anında değişir, suçlular vakit geçirilmeden kodesi boylarlardı?» dedi.
Ben de ona «bunları üç kez iktidara taşıyan kim? Haramı - helâli, günahı sevabı, iyiyi kötüyü, güzeli çirkini umursamayan sizin gibi insanlar değil mi? Müslüman hanımlarımızı, körpe kızlarımızı kendi giysilerimizden olan başörtüsü yerine onlara türban taktırarak rahibeleştirenler ve bunlara destek olanlar kim?» dedim. Sonra aklımdan dedenle yani babamla ilçemizin Gebere yöresinde geçen bir hatıra geçti. Ona anlattım, Mustafa Efendi, 50 yıl önce babamla bağdaydık. Kuyumuzdan urgana bağlı tabanı tahtadan su kovasıyla su çektik. Önce babam abdest aldı. Sonra ben derken öğle namazına hazırlanıyorduk. Yıkık duvarı aşarak bir tilki bizim bağa girdi. O zaman camilerde hoparlörler yoktu. Paşa Camisi'nden minarede okunan ezan sesi gelmeye başlayınca, tilki ön iki ayağı dik duracak şekilde arka ayakları üzerine kıbleye dönük bir vaziyette oturdu. Ezan bitinceye kadar hiç kıpırdamadı. Ezan biter bitmez oradan uzaklaştı. Yani o tilkideki feraseti bugün insanlarda görmek mümkün değil, dedim. Bugün insanlara kötülük yapmak, Amerikancı insanları Müslüman kabul etmek, dinler arası diyalog, ılımlı İslâm, medeniyetler arası ittifak gibi yozlaştırıcı unsurların savunucuları olmak hiç yadırganıyor mu? Bunlar küfrü, zulmü, sadece başlarına taç etmiyorlar... Dinlerini pazarlamaktan, bir çift kadın memesine ben ülkemi satarım diyenlerle aynı saflarda bulunmaktan hiç çekinmiyorlar. İmam olduğunu söyleyen kişiler bile bu kirli siyasetin erbaplarına televizyonlarda methiyeler düzenliyorlar!» dedim.
Bak evladım, İlahî Nizam isimli eserinin 101. sayfasında İmam-ı Gazâli ne diyor?: «Haris (hırslı) kişi kördür, sağırdır. İçine düştüğü hırs onu kör ve sağır yapar. İşte şeytan, bu hırslı kişiye vesvese vermek için fırsat bulabilir. Haram, yasak ve kötü bir fiil dahi olsa, harîsin nefsinin çektiği her şeyi ona güzel ve hoş gösterir. Böylece, hırslı kişinin kafasından haram-helâl düşüncesi kalkar. Hırsla dört bir yana saldırır. Her şeyi elde etmek ister.»
Biz biliyoruz ki, merhameti olmayanın inancı da olmaz oğlum... «Müslümanız» diye diye ülkemize, topraklarımıza, ülkemizin güzelliklerine, çevremize, çiftçilerimize, ormanlarımıza, şehirlerimize, tarihimize, Silahlı Kuvvetlerimize, insanlarımıza, millî eğitim, hukuk ve sağlık sistemlerimize, memurlarımıza, emeklilerimize, öğretmenlerimize, öğrencilerimize, çocuklarımıza, hanımlarımıza, yaşlılarımıza, özürlülerimize, hasta insanlarımıza, gurbetçilere, Türkiye dışında yaşayan Türk'lere kötülük yapıyorlar.
Türk İslâm Ülküsü isimli eserinin 111. sayfasında Seyyid Ahmet Arvasi ne diyor bak evlâdım: "Bilhassa iki asırdan beri dünya milletleri, büyük sermayedârların (kapitalistlerin) gücü ve istismarı karşısında tarifsiz ıstıraplar duymaktadır. Bugün «uluslararası şirketler» adı altında dünyayı pencerelerine alan bu kapitalistler, isterlerse cihan harpleri çıkarabilmekte, isterlerse hükümetler yıkıp , devletleri ve milletleri bölmektedirler. İsterlerse satın aldıkları ve kiraladıkları kadrolarla bir milletin dinini, dilini vicdanını yakalayabilmektedirler."
Seyyid Ahmet Arvasi'nin bir diğer ifadesine dikkatini çekiyorum evlâdım : "Düşünün, bugün dünyanın süper devletlerinden birinde, mevcut bulunan silah fabrikalarının yüzde doksan beşi «dünyaperest» bir kapitalistin mülkiyetinde bulunmaktadır. Milletlerin kaderi üzerinde kumar oynayan bu zümre, üstelik basın ve yayın organlarının çok büyük bir kısmına da hâkim bulunduğu için, «kamuoyunu» istediği istikamette yoğurabilmektedir."
Ortaçağ boyunca Avrupa'da birçok alimin ve üstün zekâlı insanların hayatlarına kıyıldı.
Roger Bacon(1214-1294) Manastırda sürdürülen hayatı uygun bulmamış, kendisini bilime vermiş, ne yazık ki tarikat yetkilileri, O'nun bu çalışmalarını engellemiş ve 1278 yılında Paris'te kilise tarafından yargılanarak hapse atılmıştır. Bununla birlikte İtalyan Giordino Bruno (1548-1600), kainatın düzeni hakkındaki görüşünü açıklaması üzerine, Roma Meydanında halkın gözü önünde cesedi ve kitaplarıyla birlikte yakılmak suretiyle öldürülmüştür
«Dirominisi» adlı bir ilim adamı da «gökkuşağı sanıldığı gibi Allah'ın kullarından intikam almak için eline aldığı bir savaş yayı değil, ancak güneş ışınlarının havadaki yağmur damlacıklarında kırılmasının eseridir.» diye konuştuğu gerekçesiyle bu bilgin Roma'ya yargılanarak ömür boyu hapse mahkûm edilmişti. Ölümünden sonra cenazesiyle birlikte, yazmış olduğu eserleri de Engizisyon mahkemesine sevk olunmuş, neticede mahkeme kararıyla iki eseri yakılmıştır.
Halbuki bu gökkuşağı konusunun Legacy of İslâm isimli kitapta ilk İslam filozofu olan El Kindi (Alchindus) tarafından tetkik ve tarif edildiğini görüyoruz. El Kindi'nin ise bu çalışmalarından dolayı devlet büyüklerinden destek ve itibar gördüğüne de şahit oluyoruz.
Yani batının durumunu ya da bu tür olayları görmezlikten gelerek, kendi kültürümüze ve inancımıza ait değerleri bir kenara atıp, bize sunulan, yabancı ya da yozlaştırıcı unsurları savunan, bunları para getirici sektör olarak görenlerin, bunları İsparta'daki gül sektörüyle kıyaslayanların kendi inançlarından, millî hassasiyetlerinden kopmuş olduklarından dahi ne yazık ki haberleri yok!
Birkaç gün önce Naciye teyzen seni bana şikayet etti. «Teyze teyze sen yorulma, güğümlerini ben taşırım», diyerek kadıncağızın elinden almışsın
Sonra da tam dördüncü kattan elinden kaçırdığın iki güğüm en alta, yani giriş katına kadar merdivenlerden yuvarlanarak kül fakış olmuş, bildiğin gibi iki bakır güğüm de külçe haline dönüşmüş
Dul, yaşlı ve fakir bir hatuna yardım ediyorum, diye bunlar yapılır mı oğlum? Bizim siyasetçilerin ağızlarından hiç eksik etmediği tarihimizin yüceliğine ait bir haysiyetli ismi ayaklar altına aldıkları gibi ben de sana «Ergenekoncu musun ?» diye sormayacağım. Yeni iki bakır güğüm alırım, bizim kalaycı Abdullah'a kalaylattırırım, içini buz gibi Okçu Suyu'yla doldururum. Naciye Teyze'ne verir, onun gönlünü alırım oğlum, sen hiç merak etme
üzülme yavrum !
Geçen günler içinde bir akşam bir haftadır hiç açmadığım televizyonu açtım. Hani şu sağlık bakanımız Recep Akdağ var ya, o haklarını aramak için yürüyüş yapan arslan gibi doktorları bir çırpıda Ergenekon'cu ilân etti. Bak oğlum bu adamlar koskoca devletin onurlu makamlarını varlıklarıyla, icraatlarıyla, söylemleriyle, tavırlarıyla yıprattıkça yıpratıyorlar. Bizi enayi zannediyorlar bunlar. Sanki vay be demek ki yürüyüş yapan, haklarını arayan, emperyalist dayatmalara tahammül edemeyen şerefli doktorlarımıza Ergenekoncu dedi, diye biz de bunları terörist gibi algılayacağız ?
Biz de, bu doktorlar da, Türk tarihine bağlıyız... Ve hepimiz birer Ergenekon'cuyuz, oğlum. Bildiğin gibi Ergenekon'un Türk tarihinde önemli bir yeri var...
Bak evlâdım, bu sağlık bakanı iğreti, halktan kopuk, milleti inciten kararlarla sağlık sistemimizi de nasıl yozlaştırdıklarını hiç irdeleyemiyor... Memurlarının haysiyetlerini korumakla görevli olan bu kişi kendi kusurlarını görmezlikten gelerek emrindekilerini çamur at nasıl olsa izi kalır diyerek suçlama yoluna giriyor. Halbuki doktorlarımıza, sağlık çalışanlarına, bu eylemlerinde halk da hastalar da destek oldular. Pekiyi sağlık bakanı bu haliyle kimleri karşısına aldı? Emrindekileri... halka hizmet eden emektarları ve onlara destek olan halkı... Yani oluşturdukları tahribatları, halka ters iğretilikleri giderme yerine yöneten konumundaki bir adam emrindekilerini, hizmetle mükellef oldukları halkı hedef alarak teröristlikle suçluyor?! Bu tavıra, bu edâya bir ad koymalı oğlum!
Kuzey Kore'nin lideri geçenlerde vefat etti, bizim yandaş gazeteler, onun vefatından sonra çırpınan, ağlayan Kuzey Kore halkının üzüntüsünü bir kenara atarak diktatör vefat etti diye duyurdular... Amerika karşısında güçlü ordusuyla direnen bir ülkeye gözleri kapalı bakanlar emperyalist projelerin bayrakçılarıdır! Muammer Kaddafi'ye de aynı tabirlerle yaklaşanlar onun öldürülme şekline, biçimine nasıl katkıda bulunduklarını, bir gün gelecek birileri yaşanılanları sorgulayarak, mutlaka onlara cevabını vereceklerdir.
Bak evladım geçen 35 vatandaşımız Uludere'de terörist diye öldürüldü. Bunun öncesini ve dayanaklarını hiç dillendiren yok ! Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman komutanlarını BOP eşbaşkanı olarak, devlet gücünü, yetkilerini kötüye kullanan, bir çoğunu görev başından alarak onların huzurlarını budayan, etkisizleştiren, morallerini bozan ve görevlerini yapamaz hâle getiren kim ? : Recep Tayyip Erdoğan
Bunlar iktidarda kalma uğruna akla gelmeyecek bütün hukuksuz, vicdana sığmayan ve İslam'a aykırı yollara başvuruyorlar.
Karşımda ayağa kalkmadı diye bir generale reva gördüklerini biz gayet iyi biliyoruz. Küçük bir çocuğa bir zamanlar aynı kişi ne demişti? : «İster asarsın ister kesersin
» İşte böyle bir ruhla Türk Silahlı Kuvvetlerinin stratejik konumunu, hiyerarşik durumunu, psikolojik ve moral gücünü size ait vicdan resminizle bozarsanız, onları görev yapamaz hale getirirsiniz... İstihbarat ağlarını yok eder ve dışa bağımlı hâle getirirseniz, üstlerini, eğitilmiş komutanlarını, kontrolü, disiplini, etkiyi sağlayacak mensuplarını tutuklar, hapseder, bu baskılarla, tacizlerle tüm Türk Silahlı Kuvvetlerine korku ve gözdağı verirseniz, bütün yaşanılanlardan siz sorumlu olursunuz. Yani oğlum bu 35 kişinin ölümünden ve bundan sonra yaşanılacaklardan Recep Tayyip Erdoğan ve açılımcılar sorumlu olacaklar!.
Canım evlâdım kul hakkını gözetmeyen bu insanlar yarın kötülük yaptıkları, iftira ve tertiplerle tutuklattıkları, ölümlerine sebep oldukları insanlarla, onların yakınlarıyla tek tek helalleşmek isteseler bunu başarabilecekler mi? Yaptıkları iğrençliklerin, zulümlerin mutlaka dünyada ve ahirette karşılıklarının olacağını neden düşünemiyorlar?
Bizi yönetenlerin sözlerine bak! Öldürülen vatandaşlarımız kaçakçılık yapıyorlarmış... Yani koskoca hukuk devletinde iktidar mensuplarının kaçakçılığa göz yumduğu, vatandaşlarımızı suç işlemeye teşvik ettikleri anlaşılıyor. Bu kafalarıyla, bu tavırlarıyla devletimizi tanınmaz hale getiren, onurumuzu ayaklar altına alan, bizi dünyaya rezil eden, hak, hukuk, adalet gözetmeyen bu adamlar bir de yeni anayasa yapmaktan bahsediyorlar. Buna kargalar güler oğlum!
Üretimi artırmak, fabrikalar açma yerine kaçakçılığı teşvik eden, 10 yıllık bir iktidar ayakta kalabilir mi? Elbette kalamaz!
Van'da deprem bölgesine kış mevsiminde yazlık çadır gönderen bir zihniyet milletimize hizmet ettiğini söyleyemez!
Oğlum dışa bağlı bugünkü iktidarla insanlarımızın inançları sömürülerek ceplerinden paraları alınacak...Ülkemizin güvenliği ise tartışılır hâle getirilerek insanlarımızın hayatları, kişiliğimiz ve onurumuz hedef alınacak... Yani iyi günlerde değiliz oğlum!
Benim güzel evlâdım, biliyorsun evimize bu ay hiç zeytin girmedi. Tarlanın kenarlarından şu yenilebilen otlardan topla da ekmeğe katık yapıp yiyelim. Sen onların İsviçre'de açtırdıkları hesaplarla uğraşma. Nalı mıha tebdil eden Allah bir gün onların hesaplarını bizim önümüzü koyuverir... Sen terlemene, yorulmana, rızkın için gayret göstermene devam et!
Anan seni çok özledi. Hastanede Necmi'm, Necmi'm diye seni sayıklıyormuş...
Yavrum bizim buğday tarlasındaki bostan korkuluklarına ve ekinlerimize mukayyet ol... Kargalar, fareler icabına bakmasınlar. Sen vazifeni gayet iyi biliyorsun. Emanete hıyanet etmemen için sana uzun uzun bir şeyler anlatmam gerekmez
Senin idrakin, anlayışın üzerine ben konuşamam... Eğitim sistemimiz ve bozuk düzen seni öğretmenlik mesleğinden kopararak tarlalara soktu. Beni tahammülsüz kıldı. Komşumuzu katil, ananı hasta, dostumuzu cahil yaptı... Eh Can Ataklı, Sebahattin Önkibar, Emin Çölaşan, Arslan Bulut, Selcan Taşçı, Mustafa Arslan, Yalçın Bayer, Yılmaz Özdil, Saygı Öztürk, Banu Avar, Muharrem Bayraktar, Ümit Zileli, Mustafa önder, Necati Doğru, Bekir Coşkun, Rıza Zelyut, Cüneyt Ülsever, Tufan Türenç, Mustafa Mutlu gibi gazeteciler ve yazarlar; Meltem, Mesaj, Ulusal Kanal, Kanal B ve Avrasya gibi televizyonlar da olmazsa biz başımızdakilerin kimlerle kol kola gezdiklerini, ne yaptıklarını bilemeyeceğiz!
Ankara, 01.01.2012
Selam ve sevgilerimle.
Concepteur industriel - Architecte d'intérieur
İç Mimar Endüstri Tasarımcısı
FRANCE
http://www.artmajeur.com/serap/
http://artsrtlettres.ning.com/profile/UEzeyirLokmanCAYCI
http://www.facebook.com/profile.php?id=100002998118127
http://www.haberevet.com/haber/20110412/312336/siir-sevenlerin-cok-yakindan-tanidigi-dev-bir-isim-uzeyir-lokman-cayci.html
http://fr.linkedin.com/pub/%C3%BCzeyir-lokman-%C3%A7ayci-fransa/44/2a/949
Resim : Üzeyir Lokman ÇAYCI
Bu yazı 1,253 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Mart 2016
Harem Konusu
-
12 Şubat 2016
Ordu ve siyaset
-
16 Ocak 2016
Muhalefet partileri nasıl şekillendirildi?
-
31 Ekim 2015
Seçimler Ve Türkiyemiz
-
3 Eylül 2015
Tilki
-
22 Ağustos 2015
Öfkenin Bir Ucu
-
25 Temmuz 2015
Ah Ahmet Vefik Paşa Ah!
-
12 Temmuz 2015
AKP'li yöneticilerin suç ve günah işleme özgürlükleri
-
8 Aralık 2014
Geçmişteki zulüm tezgahı bu kez AKP tarafından kuruldu!
-
12 Kasım 2014
Eğitim Sisteminin Ve Ahlakın Çürütülmesi İçin
-
9 Ağustos 2014
Kime oy vereceğiz ?
-
25 Haziran 2014
Atatürkçesine
-
20 Ocak 2014
Onu susturun!
-
20 Aralık 2013
AKP yöneticileri ve dindar gençlik SAFSATALARI
-
2 Aralık 2013
Aynadaki Adam
-
19 Kasım 2013
İstanbul
-
11 Kasım 2013
Atatürk Ve Ayhan Baran
-
20 Ekim 2013
Evet Tayyip dünya lideri!
-
30 Ağustos 2013
İstiklali olmayanın istikbali olamaz!
-
3 Temmuz 2013
Hıyarname
Yorumlar
+ Yorum Ekle