Umut Günlüğü
Umut Bulut
27 Mart 2012
Kurtlar Vadisinde neler oluyor?
Lütfi Şehsuvaroğlu, ihtiyacımız olan şeyin 'yaratıcı entelektüelizm' olduğuna dair bir konferans vermişti yıllar önce. Şimdi düşündüğümde Kurtlar Vadisi dizisinin de işte tam da böyle bir şeye ihtiyacı olduğunun farkına vardım. Kurtlar Vadisi dizisi bir entelektüel krizde bana göre. Paraları var imkânları kadroları popülariteleri var, bütün bunlar başarılı bir iş çıkarmak için lazımdır ama kâfi değildir. İhtiyaçları olan tek şey de yaratıcı entelektüelizm
Bilmem hiç dikkat ettiniz mi eskisi gibi kitleleri heyecanlandıramıyor ekran başına toplayamıyor dizi
Birbirinin tekrarı bir sürü dolgu malzemesi bölümlerle haftayı kurtarmaya bakıyorlar. Yeni bir metin üretme krizi bu. Ortaya yeni bir fikir yeni bir bakış açısı koyamıyorlar. Ömer Lütfi Mete'nin bıraktığı boşluğu doldurabilecek bir ''kafa''koyamadılar... Yazete diye bir internet sitesi çıkarıyorlar ki, site için içerik üretecek birikim ve donanımdan yoksunlar ''Pana Holding'' olmak yaratıcı bir beyin üretmeyi sağlayamıyor. Kısaca ifade edelim ki Ömer Lütfi Mete'den sonra senaryo ayağı topal kaldı Kurtlar Vadisi'nin
Mesela eski bölümlerde insanın aklında kalabilecek vurucu çarpıcı slogan cümleleri vardı ki hepimizin diline dolanmıştı. "Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm ben senin için yaşamayı göze almışım", "iki kişinin bildiği sır değil" gibi etkileyici kolay akılda kalıcı sloganlar artık yok
Bu türden racon öğreten eski usuller de dizide öğretilmiyor. Varsa da altı doldurulmuş değil
Kısaca herkesi ekran başına toplayan eski dizi gitti yerine vasat sıradan bir dizi ortada kaldı.
Kısacası Kurtlar Vadisi dizisi kendini güncelleyemiyor. Hep eskide kalmış tartışma alanlarını gündeme taşıyor eski bakış açılarını ısıtıp ısıtıp insanların önüne koyuyor ki, insanın kafasında 'ha işte tam da bu hakikaten doğruları yapmışlar dedirtecek bir şey göremiyoruz. Yaşlı politikacıların hep eski soğuk savaş konseptiyle politika üretmesi gibi eski usul çalışıyorlar. Oysa Kurtlar Vadisi gibi bir projenin gerçek hayata dokunan bir yanı olmalıydı.
Sadece siyaseti söylemiyorum kültürel kodlarımıza dair bir şeylerle de zenginleştirilebilirdi. Ömer Baba'nın Mevlana'dan girdiği gibi bu gün Hattat Hüseyin Kutlu'nun Kuran- ı Kerim çalışması, Ebruzen Hikmet Barutçugil yazarlardan Beşir Ayvazoğlu, Sadık Yalsızuçanlar gibi isimler Kurtlar Vadisi'nin içine giydirilebilirdi.
Ben olsaydım mesela Uludere olayı olduktan hemen sonra Ahmed Arif'in ''33 Kurşun'' şiiri eşliğinde güzel bir bölüm çıkarabilirdim. Ergenekon davası Aziz Yıldırım şike davası Cübbeli Hocanın tutuklanması üzerine, MHP'deki porno skandalları üzerine çok çarpıcı bölümler çıkarırdım. Daha bunun gibi pek çok fırsat görülmeden geçildi. Bu fırsatlar heba edildi bu saatten sonra yapılabilir mi hayır yapılamaz. Bütün bunlar sıcağı sıcağına yapılmalıydı ki toplumun bütün kılcal damarlarına nüfuz edilebilsin.
Dizide Şamir'i günah keçisi ilan edip bütün suçları üstüne yıkarak adeta CİA'nın istasyon şeflerini sempatik babacan gösterme gayretleri tabiri caizse 'ak'lama gayretleri dikkatimizden kaçmayan bir ayrıntı olarak önümüzde duruyor
Kimine göre kara kimine göre beyaz bir bulut gibi ülkenin üstüne çöken Hocaefendi cemaati hakkında hiçbir göndermenin yapılmamış olması da ayrıca dikkatlerimize dokunuyor. Olumlu ya da olumsuz anlamda cemaat dediğimiz olgu yok sayılmayı hak etmiyor bana göre. Bu durumu ne ile açıklayabiliriz diye sorarsanız önceleri çok cesurane pervasızca metinler üretenler zenginledikçe güçlendikçe kaybetmeyi göze alamayacağı çok şeylere sahip oldular artık istedikleri her şeyi yapmaya cesaret edemiyorlar, mesele bu kadar basit değil mi?
Ben olsaydım ''Kara'' üzerinden ''Yeşil''i ''ak''lamak yerine, Yusuf Ziya Arpacık gibi gerçek bir efsaneyi Kurtlar Vadisi konseptine emdirirdim. Yine günümüz şartlarına uygun düşecek şekilde Sırrı Süreyya Önder'e karşılık gelebilecek, çok konuşan ama boş konuşan bir milletvekili tipi ortaya koyardım. Böylelikle daha gerçekçi göndermelerle toplumsal kılcal damarlarla doğru bir irtibat kurardım
Bu yazı 2,748 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
8 Ağustos 2016
Fetö/PDY Yahut Dilenci Mafyasının çöküşü
-
4 Şubat 2015
Cübbeli Yahut Çelik Çekirdek
-
1 Kasım 2014
Gavura gavur denmeyecek
-
17 Nisan 2014
Karizmatik Lider Kıtlığı
-
8 Nisan 2014
İmam Şafii Camii İçin Kitap Bağışı Talebi
-
5 Aralık 2013
Cemaat: İtibar ve masumiyet aşınması
-
21 Ekim 2013
F.G:Kutsal Sürgün yahut Cem Sultan Sendromu
-
25 Mayıs 2013
“Diyanet ayıplı hadisleri ayıkladı!”
-
12 Nisan 2013
Türk toplumunda Kürt nefreti
-
16 Haziran 2012
Bir vicdan bayrağı: Bülent Yıldırım
-
17 Mayıs 2012
Din ve Mehdi Tartışmalarına Mütevazı Bir Katkı
-
7 Mayıs 2012
Tarihin Yatak Odası
-
27 Mart 2012
Kurtlar Vadisinde neler oluyor?
-
26 Şubat 2012
Erbakan hırsız mı?
-
19 Şubat 2012
Genç imamlar rahatsız
-
17 Ocak 2012
Baydı artık Şu Hrant muhabbeti
-
15 Kasım 2011
''Dünyanın Memesinden Din Bahanesiyle Süt Sağanlar''
-
21 Ekim 2011
Top sakal bırakmak Firavun adetidir
-
11 Eylül 2011
''Erkek'' Bir Şair: Olcay Yazıcı
-
18 Temmuz 2011
Yerleşmek/ yerlileşmek
Yorumlar
+ Yorum Ekle