"Gençlik
bir kez yaşanır; özgürce yaşa" sloganı da diğer birçok slogan gibi her
akşam beynimize kazılıyor. Aslında gençliğin bir kez yaşandığı da, tutsak
olarak değil özgürce yaşanması gerektiği de doğru. Yanlış olan, her iki
kavramın da yaşadığımız "modern" zamanlar nedeniyle içinin
boşaltılmış olması. Evet gençlik bir kere yaşanır ancak boş yere yaşanmaz.
Gençlik,
toplumun telkinleri yönünde "delidir ne yapsa yeridir" mantığıyla
deli dolu, sorumsuzca geçirilecek, asabi ve her an patlamaya hazır bir ruh hali
ile yaşanacak bir dönem değil, Allah'ın insana lütfu olan en güzel çağdır.
Özgürlük ise toplumun var ettiği onlarca puta tutsaklıktan sıyrılarak yalnızca
Allah'a kulluk etmektir.
Ancak
insanlık son yıllarda inkara teslim oldu ve şeytanî/deccalî sistem, gençliğe
çağdaşlık ve özgürlük söylemleriyle böyle bir dünya sundu. Bu belâyı kaldıracak
olan ise inançtır. Bir araştırma sonucunun Associated Press'te yer alan
ifadesiyle; Birçok çocuk için inanç mutluluğun anahtarıdır."
Önyargısız
batılı psikologlar tarafından da dile getirildiği gibi , doğal dinsel işlev,
dini eğilim ve duygu, dini inanç tohumları, insiyaki temayül, dini potansiyel
adını verdikleri kavramlar, İslam inancındaki fıtrat prensibiyle açıklanabilir.
Din, insanın ruhsal yapısına uygundur.
Yazılı
ve görsel medya ise bilinçli bir sistemle sorumsuzca yaşamaya gençleri
özendiriyor. Toplumda cahil olan kesimler, medyanın örnek gösterdiği marjinal
kişileri kendilerine örnek alıp, giyimlerini, yaşam felsefelerini, konuşma tarzlarını
taklit ediyorlar. Birçok genç, -hatta birçok anne baba- aklını kullanamıyor ve
gerçeği göremiyor. Gençliği nereye sürüklediğinin farkında değilmiş gibi aynı
medya, bir başka gün gençlik nereye gidiyor? şeklinde başlık atıyor, kendince
gençlerin sorunlarına eğiliyor.
Gençlik
çağı, açık zihinle derin düşünülebilecek çok değerli bir yaşam dilimi. Gençler
çevrelerine dinsizliğin getirdiği önyargılarla bakmadıklarında, yaşamlarının
amacını fark edebilir, ailelerine ve topluma yararlı, güzel ahlâklı insanlar
olabilirler.
İçinde
yaşadığımız döneme en büyük katkıyı sağlayacak olanlar, özellikle, imanı
kalbine yerleştirmiş olan "dindar"gençler. İçinde Allah sevgisi ve
korkusu taşıyan, Allah'a karşı sorumluluğunu kavrayan, milli ve manevi
değerlere saygılı ve bunun için çaba gösteren genç, dünyanın en büyük gücü
haline gelir. Allaha dayanan bu gücün önünde ise kimse duramaz.
Dindar Olmak Güzel Ahlaklı Olmaktır
Sizin imanca en güzeliniz, ahlâkça
en güzel olanınızdır buyurur Peygamberimiz (sav). Her
binanın bir temeli vardır. İslamın temeli de güzel ahlâktır. Güzel ahlak güler
yüzlü olmak, cömertlik, kimseyi üzmemek, eziyet vermemek, kimseyle çekişmemek
ve kimseyi çekiştirmemektir.
Sevgi
ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik,
nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir. Güzel ahlak genişlikte ve
darlıkta insanlara karşı şefkatli olmak, iyi davranmaktır. Yapılan iyiliklerden
karşılık beklememektir. Yaratanı düşünerek, yaratılanları hoş görmektir.
Güzel
ahlâk, güven vermektir. Kızınca, öfkesini yenerek yumuşak davranmaktır.
Zulmedeni affetmek, gelmeyene gitmek, kötülük edene iyilik etmektir.
Güzel
ahlak, aile bireyleriyle iyi geçinmek, onlara karşı sevgi, şefkat ve merhamet
hissetmektir. Kuşkusuz güzel ahlâk, güneşin buzu erittiği gibi günahları
eritir.
Güzel
ahlak, aleyhine de olsa mutlaka doğru konuşmaktır, adil olmaktır. Yükselen
bütün insanlar ancak güzel ahlâkları sayesinde yükselmişlerdir.
Hayatı Lezzetli Kılan İnançtır
Allah'ı
ve kullarını saran muhteşem sıfatlarını takdir edememek, ümidi, neşeyi ve
iyimserliği yok eder. İmanın getirdiği güzellikleri görememek, Allah'ın çok
esirgeyen ve çok bağışlayan olduğunu bilememek, adeta ahiretten önce azabı
yaşamak gibidir.
Bediüzzaman,
hayatı lezzetli kılanın iman olduğunu şöyle ifade eder: "Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda, binler
tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve
elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve imân
hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var.
Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini
kaçırır..."
İslamiyet
pırıl pırıl aydınlık bir dindir. Kuran ışıl ışıl aydınlıktır; karanlıklardan
aydınlığa çıkarır. Ve bize sevgiyi, şefkati, özveriyi, merhameti, dostluğu
öğretir. İnsanları sevmemizi, bitkileri, hayvanları, Allahın bütün
yarattıklarına aşkla sevgi duymamızı ister.
Samimi,
mütevazı, ince düşünceli, şefkat ve merhametli, güzel sözlü, hoşgörülü ve
nezaketli olmak İslam âdabıdır; müminlerin Kuranda övülen önemli
özelliklerindendir. Kaynağında insana saygı, hürmet ve değer verme vardır.
Tüm
bu nedenlerle vicdan sahibi dindar bir nesil için, çocuk ve gençlere Allah'ın
beğendiği güzel ahlak tanıtılmalı. Kur'an'da bildirilen eğitim anlayışının
kapsamı oldukça geniştir. Gençler bilimsel konularda kendilerini geliştirmeli.
Çünkü bilim, evreni ve içindeki varlıkları incelemenin ve Allah'ın sanatındaki
kusursuzluğu, yaratışındaki üstünlüğü delilleriyle açıklamanın yoludur.
Allah,
yarattığı her varlıkta sonsuz ilminin, aklının, gücünün kanıtlarını insanlara
gösterir. Yarattığı varlıklar üzerinde derin düşünmeye çağrıda bulunur.
Vicdanını dinleyen insan için Allah'ın varlığı çok açıktır. Ancak birçok genç
aldığı telkinler nedeniyle bu konuda kuşku içinde. Önyargılarını kırmak için
onlara, varlıklardaki mucizevi detayları anlatmalı, Allah'ın varlığına dair
kanıtlar göstermeli. İman hakikatleri, insanın, Allahın kudretini takdir
etmesine vesile olur. Böylece genç, Allaha karşı sevgi ve yakınlık hisseder ve
bu sevgiyi yitirmekten içi titreyerek korkar.
Gençler
okuyan, araştıran, derin düşünen, akıl sahibi, vicdanlı ve dürüst insanlara
özendirilmeli. Genç zihinler boş konular yerine hem kendilerine hem de
çevrelerine ve topluma yarar sağlayacak konularla meşgul olmalı. Böylece
gençler doğruları araştıran ve bulabilen kişiler olurlar. Beyinleri
berraklaştıran, insanları izledikleri karelere daha duyarlı hale getiren ise
yalnızca inançtır. Güzel ahlakı ve bu erdemli özellikleri kişiliğinde taşıyan
gençten korku duyarak, dindar gençlik yetiştirme düşüncesini dayatma olarak
görmenin akla ve mantığa uygun bir yanı olmadığı açıktır
Fuat Türker
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle