Konuk Yazar - turkocagi.org.tr
Nuri Gürgür
18 Şubat 2013
Başkanlık Sistemi Niçin ve Neler Pahasına?
Türk Yurdunun şubat sayısının muhtemel siyasi gelişmeleri değerlendirirken şunu ifade etmiştik :
Başbakan Erdoğan 2014de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Başkanlık yahut yarı başkanlık sistemine geçilmesini ısrarla istiyor. Ancak şu andaki meclis tablosu iktidarın kendi gücüyle bunu gerçekleştirmesine imkân vermiyor. CHP ve MHPnin başkanlık sistemine geçilmesine karşı oldukları biliniyor. BDP, Anayasanın belirli maddeleri üzerinde dilediği düzenlemelerin yapılması durumunda AK Partinin aradığı desteği verebilir. Böylece yeni anayasanın referanduma götürülmesi, CHP ve MHPye rağmen BDPyle işbirliği yapılarak sağlanabilir.
Başbakan Erdoğanın, yeni anayasa hazırlama çalışmalarında MHP ve CHPyle anlaşma sağlanamaması durumunda, BDP ile anlaşarak kendi tasarılarını Meclise sunacaklarını ve böylelikle gerekli çoğunluğu temin ederek referanduma gideceklerini açıklaması, ihtimal olarak belirttiğimiz hususun ciddiyet kazandığını gösteriyor. Nitekim bu açıklamaya BDPden verilen cevaplar, önerilerinin kabulü durumunda gerekli desteğin verileceği anlamına geliyor.
AK Parti başkanlık sistemine geçilmesini isterken, bunun alt yapısına ilişkin başta yargı olmak üzere köklü değişiklikler yapmaya hazırlanıyor. PKKnın siyasî uzantısı olan BDP ise, neler istediğini her vesileyle açıklıyor. Son olarak 08 Şubat tarihinde Meclis Anayasa Yazım Komisyonuna tekliflerini maddeler halinde sundu. Buna göre: Bölgesel kamu idareleri oluşturulacak. Bölgesel özerk kamu yönetimlerinin sınırları, tarihi, kültürel, sosyolojik, coğrafi ve ekonomik özellikler dikkate alınarak kanunla düzenlenecek. Bölgesel kamu idaresi, bölge meclisi ve bölge başkanlarından oluşacak. Bölge Meclisi üyeleri; üyelikle bağdaşmayan işler, yasama sorumsuzluğu, yasama dokunulmazlığı, vekilliğin düşmesiyle ödenek ve yolluklara dair hususlarda TBMM üyelerine ilişkin hükümlere tabi olacak. Bölge meclisi, kanuni düzenleme yapma ve karar alma yetkisine sahip olacak. Bölge meclisleri, malî özerklik çerçevesinde merkezi bütçeden aktarılan kaynaklar ile yerel malî kaynakların bütçesini yapma yetkisine sahip olacak. Bölge başkanı, halk tarafından seçilecek ve bölge meclisi tarafından kabul edilen kanun ve kararları yürütmekle görevli olacak.
PKK, siyasetteki sözcüleri aracılığıyla hedeflerinin ne olduğunu net şekilde ortaya koyuyor; amaçlarına ulaşıncaya kadar geri adım atmamaya kararlı olduğunu gösteriyor. Mesela BDP Genel Başkan Yardımcısı Gülten Kışanakın 06 Şubatta Antalyada yaptığı konuşma, hem kamuoyuna hem de kendileriyle görüşüp anayasa konusunda ortaklaşa hareket etmeye hazırlanan siyasi iktidara verilen açık bir mesajdır:
Dümdüz bir yolumuz var. O da demokratik cumhuriyet, özerk Kürdistandır. AK Parti bu ülkenin sorunlarını çözecek çoğulcu, demokratik bir anayasadan yana tavır alırsa biz onunla birlikte halkımıza bir barış anayasası armağan etmek için çalışırız. Eğer AKP böyle bir anlayışa gelirse, böylesine özgürlükçü bir çizgiye gelirse biz zaten buna hazırız.
BDPnin 12 Şubat tarihinde yapılan grup toplantısında da AK Partiyle pazarlık masasına oturmaya hazır oldukları ifade edilirken buna şart olarak anadilde eğitim, vatandaşlık tanımı, bölgesel demokratik özerklik ve din ve vicdan özgürlüğü kapsamında devletin din alanından çekilmesi talepleri tekrarlandı; bunların kırmızı çizgileri olduğu belirtildi.
Diğer taraftan Öcalan ile görüşmelerin ne safhada olduğu belirli bir çevrenin dışında kimse tarafından bilinmiyor. Ancak göründüğü kadarıyla Öcalan, malum çevrelerin kamuoyuna pompalamaya çalıştıkları gibi bir barış güvercini misyonu yüklenmeye niyetli değil. Örgütün Kandildeki elebaşıları ise değişik mesajlar vermeye devam ediyorlar. Murat Karayılan, Öcalanın yanında olduğunu önder APO bizi temsil ediyor, ayrı bir talebimiz yok diyor. Duran Kalkan ise çok farklı konuşuyor ve İmralı görüşmelerini PKK ile mücadelede başarılı olamayan devletin zaafı şeklinde yorumluyor. AKP hükümeti uluslararası komployu yenilemeye çalışıyor. Tüm saldırı yöntemleri boşa çıkartılan ve en son PKKyı imha ve tasfiye plânı başarısız kılınan AKP hükümeti İmralıya gitmek ve Öcalanla yeniden görüşmek zorunda kalmıştır
.. AKPnin, PKK ve Kürt halk önderi Abdullah Öcalana yönelik olarak İsrailin FKÖ ve Yaser Arafata uyguladığı plânı uygulamak istediği anlaşılıyor.
. Buna karşılık PKK 15.nci yıl mücadelesine çok daha hazırlıklı ve örgütlü durumdadır. Kürt kadınları ve gençleri bu konuda çok kararlı ve örgütlüdür
.. AKPnin yeni komplolarını da başarısız kılarak 15.nci yılda İmralı sistemini tümden parçalayıp önderlerini, yani varlık ve özgürlük iradelerini özgür kılmayı başaracaklardır.
PKKnın bir diğer elebaşısı Mustafa Karasuda görüşlerini şöyle açıklıyor: AKP sıkışmıştı, aydınlar tepkiliydi, liberaller bile tepkiliydi, düne kadar AKPye destek verenler de AKPden kopmuştu. AKP çok zor duruma düşmüştü, şimdi bunları tekrar kendine göre bu tür yöntemlerle toparlamaya çalışıyor.
Görüldüğü gibi Türkiye, arka arkaya üç önemli seçimin yapılacağı önümüzdeki iki yıla giderek genişleyen bir belirsizlik ortamıyla giriyor. Hükümet çevrelerinin ve medyanın yaymaya çalıştığı barış geliyor, problem çözülüyor, PKK sınırlarımızın dışına çıkmaya hazırlanıyor havası toplumda doğal olarak yüksek bir beklenti oluşturuyor. Bu psikolojinin oluşturulması çabalarının arkasında yeni anayasada düşünülen kritik düzenlemelerin yapılmasına zemin hazırlamak niyeti olduğu açıktır. Anayasanın 42.nci maddesinin kaldırılarak Kürtçe eğitimin önünün açılması, Türklük kavramına metinde yer verilmemesi, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına koyduğumuz son çekincelerin de kaldırılarak yerel yönetimlerin özerk hale getirilmesi gibi PKK-BDPnin isteklerinin büyük ölçüde karşılanması durumunda, BDPnin bir taraftan başkanlık sistemine geçişe evet diyeceği, diğer taraftan referandum için gereken sayısal desteği sağlayacağı hesaplanıyor.
Başkanlık sistemi için girişimlerini sürdüren AK Parti geçen hafta Anayasa Komisyonuna yargının yeniden yapılandırılması anlamına gelen radikal bir değişiklik önerisi sundu. Bu önerinin kabul görmesi durumunda kuvvetler ayrılığı ilkesinden bahsetmek artık mümkün olamayacak, doğrudan başkanın ve kısmen iktidardaki partinin egemen olduğu bir siyasi vesayet sistemi kurulacaktır. Zaman zaman dillendirilen Türkiyeye özgü başkanlık sisteminden kastedilenin bu tarz bir otokratik rejimin tesisi ise, bunun adına demokrasi denilemez. Türkiyenin 137 yıllık anayasa tecrübesi, bütün İslâm dünyasına örnek olan 63 yıllık demokrasi birikimi haklı bir gerekçeye dayanmaksızın şahsî bir istek uğruna heder edilmemelidir.
AK Partili üyelerin teklifine göre, başkan ülkeyi meclisin onayına başvurmadan kendi karar ve iradesine dayalı olarak çıkaracağı kararnamelerle idare edebilecek; meclisi feshedebilecek. Üst düzey kamu görevlilerini, büyükelçileri, yeni oluşturulacak temyiz mahkemesinin bir kısım üyesini, Anayasa Mahkemesinin 17 üyesinden 8ini, Yüksek Hâkimler Kurulunun 22 üyesinden 7sini başkan seçecek. Diğer taraftan iktidar partisi meclisteki çoğunluğuyla Anayasa Mahkemesinin 9 üyesini keza Hâkimler Kurulunun 9 üyesini seçme imkânına sahip olacak. Hâkimler ve savcılar kendi kurullarına sadece 6 üye seçebilecekler. Bu tablo iktidar partisinin 2010 referandumunda dile getirdiği ilkelere tamamen aykırıdır. Anayasa Mahkemesinin anayasa değişikliklerini esastan inceleme yapmasının engellenmesi doğru olmakla beraber, bununla yetinilmiyor; mahkemenin şeklen bile inceleme yapamayacağı hükme bağlanıyor.
Ülkemizde 1876dan bu yana, demokrasiye geçiş sürecinde çok çileli dönemlerden geçildi, acılar yaşandı. Jakoben modernleşme yöntemine kilitlenen sivil ve asker kesimler, 1950den itibaren halkın iradesinin sandığa yansımalarını cehalet ve gericilik olarak nitelendirip kabullenmek istemedi. 27 Mayısta başlayan ve neredeyse her on yılda bir tekrarlanan askeri darbelerin her biri, o zamana kadar demokrasi yolunda alınmış mesafeyi sıfırladığından, yola yeniden koyulmak icap etti. Bu durum doğal olarak rejimin tam olarak yerleşmesine, kurumsallaşmasına, içselleştirilmesine önemli ölçüde engel oldu.
Ancak her şeye rağmen, milletimizin sağduyusu tarihimizin ve kültürel mirasımızın sunduğu sosyal ve psikolojik zemin, yaşanan ekonomik ve ticari gelişmeler, şehirleşme demokrasi yolunda azımsanmaması gereken bir seviyeye ulaşmamızı sağladı.
Sonuçta bireysel hak ve özgürlükler açısından eksiklerin tamamlanarak daha ileri noktalara taşınması gereken demokrasimizi şahsi heves ve siyasi hesaplar uğruna feda etmeye kalkışılması, iddia edildiği gibi sivil anayasa yapmak değil tam anlamıyla sivil darbe olur.
Daha da büyük tehlike Türkiyenin üniter yapısının, milli ve tarihi derinliği, kültürel gerekçeleri bulunan kuruluş ilkelerinin başkanlık sistemine geçiş amacıyla pazarlık konusu yapılmak istenmesidir. Siyasi iktidar bu yolun Türkiyenin bekası ve toplumsal barış ve huzur bakımından ne kadar sakıncalı ve hatta tehlikeli bir tercih olacağını umarız vaktinde anlar; bunun tersi bir tutum tarihi bir yanlışa yol açar ve bedeli ağır olur.
PKK-BDP ne istediğini yıllardır açıkça ortaya koyuyor. Uzlaşma adına bu isteklerin birinin bile kabulü üniter devlet yapısını temellerinden sarsar. Siyasi iktidar sivil, katılımcı, çoğulcu, insanı merkeze alan bir anayasa söylemiyle bu gerçeği görmezlikten gelirse yeni anayasa daha baştan sorunlu ve sakat hale gelir.
Anayasa birlikte yaşamayı kabul eden toplumlar için yapılır. Ayrılıkları, farklılıkları derinleştiren anayasalar, birlikte yaşama arzusunu ve iradesini yok eder. Dolayısıyla yenilenen anayasada esas düzenlemeler birlikteliği pekiştirecek, eşitliği ve özgürlüğü bireysel haklar olarak derinleştirecek nitelikte olmalı. Oysa BDPnin istekleri etnik ayrımcılığı kışkırtacak, toplumsal ayrışmayı tırmandıracak, birlikte yaşamayı imkânsız kılacak bir projedir.
İdeolojilerden arındırılmış, renksiz bir anayasa yapılmalı diyerek milli kimliği yansıtan ifadeler metinden çıkarılırsa, kültürel varlığımızın temeli ve taşıyıcısı olan Türkçenin yanına eğitimde ve kamusal alanda Kürtçe de eklenirse, eyalet sistemine kapı aralanırsa toplumumuzu yüzyıllar boyunca bir arada tutan kültür, inanç, medeniyet ve tarih ortaklıkları yok sayılmış olur.
Sosyolojik bir evrilmenin eseri olan millet olgusu inkâr edilirse, çağdışı bir köken ve ırk anlayışı anayasal zemin bulur. Türkiyenin etnik bir mozaik olduğu safsatasının bu şekilde hukuken tescil edilmesi durumunda, toplumsal ayrışma ve bölünme kaçınılmaz hale gelir.
Türk milleti kısaca anayasa üzerinden Türkiyeyi dönüştürme girişimlerinin esas amacının ne olduğunu anlayacak ferasete, aklıselime, basirete sahiptir; bundan kimsenin kuşkusu olmamalı, karamsar olunmamalıdır. Milletimiz Balkan faciasından yüz yıl sonra hangi ambalajla süslenip önüne konulursa konulsun, hukuk ve siyaset üzerinden yeni bir felakete kapı açacak bu tarz girişime, PKK-BDP ile uzlaşılıp ortaklaşa hazırlanacak bir metne asla evet demez.
Kaynak: http://www.turkocagi.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=4991
Bu yazı 1,456 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Mart 2022
Sadi Somuncuoğlu Gök Kubbede Hoş Bir Seda Bırakarak Hakk'a Yürüdü
-
14 Aralık 2021
TÜRKLERİN BİRLİĞİ ÜLKÜSÜNDE TARİHİ BİR AŞAMA
-
25 Mart 2021
MEHMET GENÇ - İlim Dünyamızdan bir Yıldız Daha Kaydı
-
27 Mart 2020
Koronavirüs Salgını ve Türkiye
-
2 Mart 2020
Suriye Bataklığında Boğulmamak İçin
-
19 Şubat 2020
Kıbrıs Türkleri Sınav Arifesinde
-
7 Ocak 2020
Trump Çok Tehlikeli Bir Kumar Oynuyor
-
1 Ocak 2020
Doğu Akdeniz Satrancı ve Türkiye
-
10 Aralık 2019
NATO Zirvesi ve Türkiye
-
17 Kasım 2019
Görüşmeler de Sorunlar da Devam Ediyor
-
19 Mart 2019
2019 Zor Bir Yıl Olacak
-
9 Mart 2019
Marmara Depremi- Pusudaki Büyük Tehlike
-
1 Mart 2019
9 Mart Olayı ve 12 Mart Müdahalesi- Darbeye Karşı Darbe
-
14 Şubat 2019
Ozan Arif Çağımızın Dede Korkut'u Hakk'a Yürüdü
-
25 Ocak 2019
12 Eylül Zulümlerinin Baş Mimarı Nurettin SOYER
-
5 Kasım 2016
Sorunlarımızın Temel Nedeni: Kaliteli Eğitim Ve Hukuk Devleti Zafiyeti
-
27 Eylül 2016
Sorunlarımızın Temeli; Eğitim Meselesi
-
20 Temmuz 2016
Menfur Darbe Girişimi ve Sonrası
-
12 Şubat 2016
PKK Terörü-Etnik Fitne Ve Terörle Mücadele Eylem Plnı Bağlamında Yüz Yıl Sonra Yeniden Beka Güvenlik Ve Bütünlük
-
1 Ocak 2016
Özyönetim Bildirgesi Yahut Ayrılış Manifestosu
Yorumlar
+ Yorum Ekle