Umut Günlüğü
Umut Bulut
12 Nisan 2013
Türk toplumunda Kürt nefreti
Sorunları halının altına süpürmekle sadece kendimizi kandırmış oluruz. Politik ortam icabı konuşamadığımız şeyleri bir şekilde konuşmak da gerekiyor. Gerçek duygu ve düşüncelerimizi uzun süre de saklayamayız insanlardan. Cevabı çok çeşitli olsa da can alıcı sorumuz şu: Bu toplumda Kürtleri niye kimse sevmiyor? Kürtler de kendilerine bu soruyu sormalılar bizi niye sevmiyorlar? diye
Özel sohbetlerde konuştuğumuz pek çok Türkten duyduğumuz en ciddi şikayet; mahalleye Kürtler geldi tadımız kaçtı, apartmana Kürtler taşındı ağzımızın tadı bozuldu şeklinde. Burada asıl sorun Türklerin faşist bir kafa yapısına sahip olması mıdır, yoksa cidden Kürtlerde bir arada yaşama kültürü adına zaaflar mı var?
Nefretin diline esir olmadan gerçeği bütün çıplaklığı ile önümüze koyacak olursak deriz ki: en büyük sorun aslında şehirlerde ve köylerde giderek yaygınlaşan Kürt saldırganlığıdır. Toplumun bütün kılcal damarlarında hissedilebilen bu Kürt saldırganlığına karşı, toplumun en doğal refleksleri bile faşizm olarak öne çekilmekte kendilerine bir haklılık payı çıkarmak istemektedirler.
İsmail Hakkı Bursevi hakkında rivayet edilen bir olay var. Bursevi hazretleri, tefsirinde Kürtler için çok kötü ifadeler kullanmış. Rivayet odur ki Nemrut, Hz. İbrahimi ateşe atacağı esnada mancınık çalışmamış, Şeytan gelip iki kardeşin bu mancınık altında zina etmesi halinde bu mancınık çalışır demiş. Bu zinadan doğan çocukların Kürtlerin atası olduğunu söyler. Bu elbette hilafıhakikat bir durumdur. Bursevi hazretlerini böyle söyleten sebebe gelince, kalabalık bir Kürt gurubun kendisini dövmesiymiş. Yani bu topraklar üzerinde Kürt saldırganlığı yeni bir şey değil.
Gerçeği en acıttığı şekliyle söylemek gerekirse Türklerle Kürtler arasında adı henüz konulamamış çok ciddi nefret sorunları var. Kimlik sorunları, dil sorunu, devletin tekçi uygulamaları karşısında Kürtler hak aramaktadır gibi yüzeysel yorumlar entel dantel hurafelerden ibarettir. PKK terörünü bir kenara koysak bile Kürtlerle Türkler arasındaki sorunlar sayılamayacak kadar çok ve çeşitlidir.
Kürtlere evini kiralamak istemeyen Türk ev sahipleri için orta sınıf faşizmi tanımını kullanan bir takım entelektüellerin asıl bilmediği ve görmezden geldiği gerçekler vardır. Mesela: Kürtler iki kişi ile kiraladıkları evlere yirmi kişi gelip yerleşiyorlar. Peşinden kira vermeye sıra gelince bir yığın sorun çıkartıyorlar. Artı mahallenin huzur ve güvenini ciddi bir şekilde tehdit ediyorlar. En ufak bir çocuk kavgasında bile kalabalık guruplar halinde bir kişiye saldırıp en gaddar ve insafsız bir şekilde şiddet uyguluyorlar.
Kürtler Karadeniz köylerinde fındık toplarken halkın kendilerine kötü davrandığı bahsinde ise göz önüne alınması gereken bir şey var ki en vatanperver insanların gözüne gözüne baka baka şiddeti ve terörü savunmaları karşısında halkın onları el bebek gül bebek karşılaması eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.
Türk toplumundaki Kürt nefreti soyut bir Kürt imgesine karşı değil somut ve canlı canlı yaşayan bir karakafaya karşıdır. Üniversitede örgütlenen, mahalle arasında çeteleşen, sokak aralarında mafyacılık yapan bir takım Kürtlere karşı sıcak ve sempatik bir tavır takınmayı beklemek Türklere karşı yapılabilecek en büyük haksızlıktır.
Bir kişiye karşı kalabalık guruplarla saldıran, haraç toplayan, tehdit eden Kürt mafyacılara karşı sesini çıkarmayan Türk aydınları gerçek bir hayatın içinde yaşamıyorlar. Gerçek bir hayatın içinde yaşayan herkes biliyor ki, toplumumuzda yaygınlaşan Kürt nefretinin çok haklı sebepleri var. Türkleri hizaya sokmak ya da terbiye etmek yerine Kürtlere birlikte yaşadıkları topluma entegre olma yolları öğretilmelidir.
Yaşadığı topluma uyum sağlayamayan sürekli şiddete başvuran bir toplum kesimi var ortada, birlikte yan yana yaşayabileceğimiz bir ortam üretmek istiyorsak karşımızdaki insanların da konuşulabilir anlaşılabilir bir yapıda olması gerekmez mi?
Türk toplumundaki Kürt nefretini ortadan kaldırmak istiyorsanız, önce Kürtlerin kaba taraflarının yontulması gerektiği gerçeğini göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu sorunları İslami bir şemsiye altında çözmek mümkün mü derseniz, bence çok da mümkün değildir. Başka bir pencereden bakmamız gerekiyor ki, Türkiyede faaliyet yapan pek çok camide cemaat ve tarikat içinde bile Kürtler bu hırçınlıklarını sürdürüyor.
Masa başında Kürt yorumları yapmak kolaydır ama hiç gerçekçi değil, aksine yanıltıcıdır. Pazarcı Kürtleri düşünün, inşaatçı Kürtleri düşünün, değişik sosyal sınıflardan gerçek Kürtleri düşünün ve gerçek bir pencereden bakın Kürt meselesine, göreceğiniz manzara aslında hiç iç açıcı olmayacak.
Türk toplumunda Kürt nefretini haklı görecek gerekçeler arttıkça beraber yaşama imkânları azalıyor. Şimdi can alıcı bir sorunun önündeyiz: Türkler tanıdıkları Kürtlerden mi daha çok nefret ediyor hiç tanımadıkları Kürtlerden mi? Daha başka bir şekilde bu soruyu soralım dağdaki teröristlerden mi daha çok nefret ediliyor yoksa mahallede rahatsızlık veren Kürtlerden mi?
Başka bir açıdan bakacak olursak Kürtler, Beyaz Türk deyip kategorize ettikleri kitleden bekledikleri empati ve hoşgörüyü her ne hikmetse toplumun başka bir kesimi olan çingenelerden esirgemektedirler. Türklerin faşist oldukları iddiasını ortaya atıp dillerine dolayanların, çingenelere karşı da hiç de insani hisler besledikleri söylenemez. Kimsenin kimseyi kendince soylulaştırma hakkı yok fakat en azından insani müşterekler noktasında bir çözüm yolu bulunmalıdır beraber yaşama adına
Hepimiz birbirimizi daha yakından tanıyıp anlamaya çalışmamız lazım. Bu anlamda Kürtler de kendi içlerinde bir iç muhasebe yaparak zihinsel ve duygusal anlamda Türk toplumuyla yeniden entegrasyona girmenin yollarını aramalıdır.
PKKyı ve uyguladığı terörü ayrı bir torbaya koyacak olursak sorunlarımız onun daha ötesinde ve daha büyük ölçülerde bana göre. Dağdaki teröristin şehit yakınları dışında kimseyle bir alıp veremediği yokken şehirdeki Kürtlerin hırçın ve saldırganlığı ise daha büyük bir sorunu beraberinde getiriyor.
Eskiden hizmet sektöründe çalışan bir yığın Kürt şimdi ekonominin her alanına şiddetle ve saldırgan bir tavırla girmektedir. Pazar tezgahlarında, otellerde, hizmet sektörü, turizm, ticaret gibi meşru işlerin yanında her türlü kirli karanlık ortamlarda giderek hakimiyet kurdukça toplumun Türk tarafını ciddi şekilde tehdit etmektedirler.
Şimdi hiç kimse Kürtlerle aynı apartmanda aynı mahallede yaşamak istemiyor. Daha sakin daha huzurlu daha steril bir ortamda yaşamak isteyen Türk orta sınıf aileler Kürtleri yanına sokmak istemiyor. Herkes de kendine sorsun her an kendi için tehdit oluşturabilecek bir gurup insanla kim yan yana yaşamak ister?
Uzun lafın kısası şu ki; şimdi PKK teröründen daha güçlü ve şiddetli bir biçimde Kürt saldırganlığı Türklerin ekonomik ve sosyal hayatını tehdit ediyor. Kafamızı bir kaldırıp gerçek hayata baktığımızda gördüğümüz manzara budur bu da haklı bir biçimde Kürtlerden nefret etmeyi doğuruyor.
Çözüm, Kürt kitlelerin kendi normal mecralarına döndürülmeleridir. Kürt saldırganlığını dizginleyecek alternatif çözümler bulunmalıdır. Entel dantel yorumlarla Kürtlerin haklarını savunduğunu zanneden herkes iyi bilsin ki, içten içe kaynayan Türk nefretini durdurmak istiyorsanız, önce bu Kürt saldırganlığını durduracak çözümleri geliştirmelisiniz.
Bu yazı 3,281 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
8 Ağustos 2016
Fetö/PDY Yahut Dilenci Mafyasının çöküşü
-
4 Şubat 2015
Cübbeli Yahut Çelik Çekirdek
-
1 Kasım 2014
Gavura gavur denmeyecek
-
17 Nisan 2014
Karizmatik Lider Kıtlığı
-
8 Nisan 2014
İmam Şafii Camii İçin Kitap Bağışı Talebi
-
5 Aralık 2013
Cemaat: İtibar ve masumiyet aşınması
-
21 Ekim 2013
F.G:Kutsal Sürgün yahut Cem Sultan Sendromu
-
25 Mayıs 2013
“Diyanet ayıplı hadisleri ayıkladı!”
-
12 Nisan 2013
Türk toplumunda Kürt nefreti
-
16 Haziran 2012
Bir vicdan bayrağı: Bülent Yıldırım
-
17 Mayıs 2012
Din ve Mehdi Tartışmalarına Mütevazı Bir Katkı
-
7 Mayıs 2012
Tarihin Yatak Odası
-
27 Mart 2012
Kurtlar Vadisinde neler oluyor?
-
26 Şubat 2012
Erbakan hırsız mı?
-
19 Şubat 2012
Genç imamlar rahatsız
-
17 Ocak 2012
Baydı artık Şu Hrant muhabbeti
-
15 Kasım 2011
''Dünyanın Memesinden Din Bahanesiyle Süt Sağanlar''
-
21 Ekim 2011
Top sakal bırakmak Firavun adetidir
-
11 Eylül 2011
''Erkek'' Bir Şair: Olcay Yazıcı
-
18 Temmuz 2011
Yerleşmek/ yerlileşmek
Yorumlar
+ Yorum Ekle