Konuk Yazar - turkocagi.org.tr
Nuri Gürgür
26 Nisan 2013
Cengiz Ağam Hakka Yürüdü
Cengizden önce ağabeyi Latifi tanımıştık. Ziraat Fakültesinde okuyordu. Aralarında Yavuz Bülent Bakilerin de bulunduğu bir grup arkadaşıyla Kopuz isimli bir dergi çıkarmaya başlamışlardı. Dergi birkaç sayıdan sonra pek çok milliyetçi derginin kaderini paylaştı; maddi imkânsızlık nedeniyle kapandı. Ancak Latif Gökçek Türk Ocağının tarihi binasındaki Ocak faaliyetlerinde sık sık görünmeye devam etti.
Cengiz ile aynı fakültede hatta yanı sınıfta olduğumuzu tesadüfen öğrendim. Etlikte oturuyorlardı. Futbola meraklıydı ve mahallesindeki karşılaşmaların beğenilen oyuncularındandı.
27 Mayıstan sonra, Türk Yurdu Dergisinde sekreter olarak çalışan Oktay Evinç, eski TRT Genel Müdürlerinden rahmetli Kerim Aydın Erdem ve veteriner Ali Büyükutkunun başını çektiği bir grup, askeri yönetimin devrilen DP iktidarı aleyhindeki sert tutumundan yararlanarak Ocak yönetimine el koymak için girişim başlatmışlardı. Ankara Şubesi kilit konumunda olduğundan ilk adım olarak burayı ele geçirmek amacıyla şubeyi kongreye gitmeye icbar ettiler. Genel Kurulda çoğunluğu sağlamak için çoğu Atatürk Lisesi öğrencisi bir genç grubu üye yaptılar. Kritik bir oylama yapıldı. Cengizin futbolculuk tarafının etkisini burada gördük. Gençler Ona olan sevgileri dolayısıyla kendilerini üye yapanların dediklerinin tersini yaptılar. Böylece Ocaka el koymak isteyenlerin hevesi kursaklarında kaldı.
Bu olaydan sonra Cengiz ile yakın arkadaş olduk, dostluğumuz yarım yüzyıl boyunca aynı içtenlikle sürüp geldi.
Fakülteyi bitirdikten sonra Cengiz memleketi Gaziantepe giderek serbest avukatlığa başladı. Kısa sürede kendini çok sevdirdi; zaten köklü bir aileden geliyordu. Şahsi meziyetleriyle birlikte çevresi hızla genişledi. Onu o sıralarda popüler bir çiz roman olan Tarkanın sinemaya uyarlamasında başrol oyuncusu Kartal Tibete benzetir, takılırdık. Yakışıklı, girişken, yardımsever, sosyal tarafı güçlü bir insandı. Bu yıllar CKMPnin adını MHP yaptığı, Alparslan Türkeşin dağ tepe dolaşarak teşkilatlanmaya çalıştığı, solun iktidarı ele geçirmek maksadıyla üniversiteleri, fabrikaları, köyleri çalışma alanı yapıp, illegal yöntemlerle örgütlenmeye başladığı bir dönemdi.
MHP için şartlar her bakımdan çok ağırdı. Parti teşkilatlarında yönetici olmak bir yana, MHPli görünmek bile her bakımdan hedef olma anlamına geliyordu. Parasızlık ise başlı başına bir sıkıntıydı. MHPnin Türkiye çapında aldığı oy oranı % 3ü geçmiyordu.
Cengiz Gökçek bu zor ve meşakkatli günlerde, bütün zorlukları, hatta can tehlikesini göze alarak görevi üstlenen cesur yüreklerden biriydi. Nitekim 12 Marta doğru gerginlik hızla tırmandı. Gaziantepte MHPli yöneticilere yönelik silahlı saldırılar başladı. Cengiz Gökçeki birkaç defa vurmaya kalktılar. Ona yapamadılar ama can dostu, kader arkadaşı, Antepin bir başka yiğit adamını Mehmet Çaparı şehit etmeyi başardılar.
1977 genel seçimlerine gidilirken Cengiz il başkanıydı. Doğal olarak ilk aday konumundaydı. Ankaraya geldi. Aday tespit komisyonunun başkanlığını yapan rahmetli Gün Sazakın odasına birlikte gittik. Cengiz gerçek bir dava adamına mahsus tevazu içerisinde Gün Beye kendisinin ilk sırada olmasının şart olmadığını, yerini bir başka hemşehrisine, Ayvaz Gökdemire seve seve bırakabileceğini söyledi.
Ayvaz Gökdemir 1975de getirildiği Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğünde milli şuur sahibi, cesur ve becerikli bir vatan evladının yapması gereken icraatın en mükemmelini sergilemiş, solcu çevrelerin hedefi haline gelmişti. Zaten Başbakan Demirel bu yüzden Onu görevden alma ihtiyacını duymuştu. Ayvaz da siyaset düşünüyordu ama dava arkadaşının hakkı olduğu bir yeri almak suretiyle değil. O da kendisine düşen tavrı sergiledi, Cengizle kucaklaşarak Gaziantepe uğurladı.
MHP 1977 seçimlerinde tarihi bir atılım yaptı. Oyunu yüzde yüze yakın artırarak 16 milletvekiliyle Meclise geldi. Türkiye Marksist Komünist cenahın silahlı saldırılarla kendine iktidar yolu açmaya çalıştığı, her gün 15-20 kişinin ölüm haberlerinin duyulduğu, mezhep gerginliklerinin olduğu yerlerde toplumsal taban bulmak için kışkırtıcılık yapıp, kitlesel çatışmalar hazırladığı kaos ortamına sürükleniyordu. MHP koalisyon ortağı olarak Hükümete girdi. Türk siyasi tarihinin yüz karası olaylarından biri olan ve Güneş Motelin de hazırlanan tertiple 11 milletvekiline bakanlık ödülü verilerek hükümet düşürüldü. MHP gerek hükümet ortağı olarak, gerekse muhalefette çok parlak bir performans sergiledi. MHPli milletvekillerinin kürsüdeki konuşmaları muhalifleri tarafından bile dikkatle izleniyor büyük takdir topluyordu. Cengiz Gökçek, 8 ay süren MHPli koalisyonda Sağlık Bakanlığı yaptı.
Cesareti ve becerisiyle hafızalarda güzel bir iz bıraktı.
12 Eylül darbesinde MHPnin yönetim kadrolarıyla birlikte tutuklanıp yargılandı. Kendisini yargılayanların bunu hukuk adına ve onun kurallarına göre değil, ideolojik ve politik tercihlerine göre yaptığını biliyordu; hedef şahısları değil, temsil ettikleri fikirleri, dünya görüşleriydi. Diğer arkadaşlarıyla birlikte savunmalarını bu bilinçle yaptılar; ifadeleriyle, savunmalarıyla kendilerini yargılayanları yargıladılar. İddianamenin hukuki bir dayanağı olmamasına rağmen mahkeme heyeti kafalarında biçtikleri hükmü her bir sanık için özenle uyguladı. Kafadan fiili infazın yapıldığı bir yargı garabetinin sergilendiği Mamak Sıkı Yönetim Mahkemesinde iki yıl kadar tutuklu kalan, birkaç ay sonra beraatına hükmedilen Cengiz Gökçek yaşadıklarını diğer arkadaşları gibi vatana hizmetin bir cilvesi olarak karşıladı; ama tekrar siyasete girmeyi de düşünmedi.
Güvenilir bir dost, sıcak kalpli candan bir arkadaş, sağlam ve yürekli bir Türk milliyetçisiydi. Yıllarca ağır sağlık sorunları yaşamasına rağmen hayata küsmedi. Muhterem eşi Nezahat Hanımefendiyle örnek bir dayanışma içerisinde direndi. Mümin bir kul olarak yaşadıklarında hep hikmet aradı, tevekkül gösterdi. Şikayetçi olduğunu hiç hatırlamıyorum. Mekânı inşallah cennet olsun; muhterem eşine, evlatlarına, Onu seven herkese sabr-ı cemil diliyorum.
Kaynak: http://www.turkocagi.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=5414:cengiz-aam-hakka-yueruedue&catid=31:genelbaskandan&Itemid=240
Bu yazı 1,502 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Mart 2022
Sadi Somuncuoğlu Gök Kubbede Hoş Bir Seda Bırakarak Hakk'a Yürüdü
-
14 Aralık 2021
TÜRKLERİN BİRLİĞİ ÜLKÜSÜNDE TARİHİ BİR AŞAMA
-
25 Mart 2021
MEHMET GENÇ - İlim Dünyamızdan bir Yıldız Daha Kaydı
-
27 Mart 2020
Koronavirüs Salgını ve Türkiye
-
2 Mart 2020
Suriye Bataklığında Boğulmamak İçin
-
19 Şubat 2020
Kıbrıs Türkleri Sınav Arifesinde
-
7 Ocak 2020
Trump Çok Tehlikeli Bir Kumar Oynuyor
-
1 Ocak 2020
Doğu Akdeniz Satrancı ve Türkiye
-
10 Aralık 2019
NATO Zirvesi ve Türkiye
-
17 Kasım 2019
Görüşmeler de Sorunlar da Devam Ediyor
-
19 Mart 2019
2019 Zor Bir Yıl Olacak
-
9 Mart 2019
Marmara Depremi- Pusudaki Büyük Tehlike
-
1 Mart 2019
9 Mart Olayı ve 12 Mart Müdahalesi- Darbeye Karşı Darbe
-
14 Şubat 2019
Ozan Arif Çağımızın Dede Korkut'u Hakk'a Yürüdü
-
25 Ocak 2019
12 Eylül Zulümlerinin Baş Mimarı Nurettin SOYER
-
5 Kasım 2016
Sorunlarımızın Temel Nedeni: Kaliteli Eğitim Ve Hukuk Devleti Zafiyeti
-
27 Eylül 2016
Sorunlarımızın Temeli; Eğitim Meselesi
-
20 Temmuz 2016
Menfur Darbe Girişimi ve Sonrası
-
12 Şubat 2016
PKK Terörü-Etnik Fitne Ve Terörle Mücadele Eylem Plnı Bağlamında Yüz Yıl Sonra Yeniden Beka Güvenlik Ve Bütünlük
-
1 Ocak 2016
Özyönetim Bildirgesi Yahut Ayrılış Manifestosu
Yorumlar
+ Yorum Ekle