En Sıcak Konular

Nurullah Aydın

Zulmetten Aydınlığa
Nurullah Aydın
18 Ekim 2014

Kamu Vicdanı - Milli İrade - Adalet



Toplumun bir kesimi infial içinde, bir kesimi sevinç içinde.

Yandaşlara veya karşıtlarına göre; suçsuzlar suçlu, suçlular suçlu görülüyor.

Yalancılık, hırsızlık, yolsuzluklar döneklik, dini istismarcılık toplumun bir kesimince önemli, bir kesimince önemsiz görülüyor.

Yasama organı meclisi; suçlularla dolu, yürütmenin emrinde,

Yürütme organı; dokunulmaz, yasaları keyfine göre göre uygulamakla meşgul,

Yargı organı; bağımsızlığını tarafsızlığını güvenilirliğini yitirmiş, iktidarın emrinde iddiaları toplumun farklı kesimlerince dile getiriliyor.

 

Böyle bir durumda; hukuk devleti, demokrasi, adalet, özgürlükler var denilebilir mi?

 

Çağdaş insan toplum ve devlet değerlerine yönelik saldırıları izledikçe, bunlar kim yahu, nereden geldiler, bu toplumun insanları değil mi sorası geliyor.

 

Utanmadan pişkinlikle; milli irade diyorlar. Hangi Milli İrade? Millet adına hareket ediyoruz, millet böyle istiyor, diyorlar.  Ya oy vermeyenler onlar millet değil mi?

 

Hırsızlıklarını çalmalarını çırpmalarını, halkı bölmelerini, birbirine düşman etmeyi örtbas etmek için dini kullanıyorlar. İslam dini’nin esaslarını da değiştirdiler.

Artık yeni İslamcılara göre; hırsızlık, yalan söylemek, çalmak çırpmak, kumpas kurmak, tuzak kurmak, rüşvet devleti soymak helaldir. Çağdaş yeni İslamcı fetvacı alimlerinin fetvaları böyle.

 

Bir toplum ne zaman çürür, adaleti solduğu zaman.

Adalet nereden solar? Pek çok yerden! Lakin adaletin bir de kurumu vardır, adına yargı denir, öncelikle ve özellikle oradan solar. Adaletin tecelli ettiği ve tevdi edildiği yerdir yargı.

 

Adalet, yargının varlık nedenidir. Halk arasında, bu ikisi çoğu zaman eşanlamda kullanılır. Nitekim mahkemelerin bulunduğu binalar da, adalet sarayı olarak adlandırılır.

 

Adalet, yüce bir değer; adillik de, neredeyse kutsal bir haslettir. Türkiye'de hâkimleri peygamber postunda oturan insan olarak niteleyen özdeyiş, bunun apaçık göstergesidir.

 

Yargı'nın bu mertebeye layık görülmesi, tarafsızlığına duyulan inanca dayanır. Bu nedenle, tarafsızlık, yargının bir özelliği değil, adeta özüdür. Tarafsızlığını kaybetmiş bir makam, yargı olarak nitelenemez.

 

Olan, kötü bir yargı değil. Bu, eksik bir yargı da değil. Bu, kesinlikle yargı değil. Yargı bağımsız olmalıdır elbette. Ancak bağımsızlık kendi başına bir amaç değil, tarafsızlığı sağlamak için bir araçtır.

 

Bağımsız olmayan yargının tarafsızlığı her zaman şüphe altındadır. Bu nedenle; bağımsızlık, tarafsızlığı kendiliğinden sağlamaz, tek başına garanti etmez. Şu halde, tarafsızlığı daha iyi tartışabilmek için, önce bağımsızlık sorununu çözmek lazımdır.

 

Bağımsızlık açısından yargı; siyasetin emrine sokulmuştur.

Tarafsızlık açısından yargı; ciddi güven kaybına uğramıştır.

Yargı'da çelişkili zihniyetin; yaygınlığını ve yerleşikliğini gösteren çok sayıda örnek var.

 

Yargı’nın bu tutumunun genel bir kabul görmesi ve bu tür kararların mağduru olanlara, bunu hak etmişler gibi muamele yapılmasıdır. Hukuk devleti ve adil yargıdan söz eden herkes için, en hakiki içten sınav buradadır. 

 

Yargının itibarına yönelik en ciddi tehdit, yine bizzat yargı’nın kendisinden gelebilir. Yargı mensupları; bir siyasi kesimin emrinde görüntü veriyorsa, siyasi-dini-etnik-ırki- mezhebi-cins-renk kimliğini öne çıkaran düşünce ve davranış sergiliyorsa, evrensel insan hakları değerleri ve normlarından uzak kalıyorsa, adil yargılamadan bahsetmek olanaklı değildir artık.

 

Adalet, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı; demokrasi, özgürlükler, huzur ve güven için olmazsa olmaz gerekliliktir.  

 

GüNüN SöZü: Adalet solduğu zaman toplum çürür, devlet çözülür.



Bu yazı 1,055 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Ekim 2018 İKTİDAR SAVAŞI VE PROPAGANDA
    • 9 Ekim 2018 SİYASAL/EKONOMİK ŞEKİLLENDİRME
    • 1 Ekim 2018 ABD-NATO VE TÜRKİYE
    • 4 Aralık 2017 ÖVÜLENLER, ELEŞTİRENLER, SUÇLANANLAR KİM NE?
    • 29 Ağustos 2017 Mikrodalga ile Beyin Kontrolü
    • 21 Ağustos 2017 Kimler Neleri Tartışıyor
    • 14 Ağustos 2017 Egemenlik Duygusu Stratejik Aldatma ve Yanıltma
    • 7 Ağustos 2017 Sinsi Hainler ve Robotlaştırılanlar
    • 31 Temmuz 2017 Mürteciler Yobazlık ve Kimlik Parçalanması
    • 24 Temmuz 2017 Sapkın İslamcı araplarçıların Çığırtkanlığı
    • 17 Temmuz 2017 Ders Almasını Bilmek
    • 10 Temmuz 2017 Güveni İstismar Edenler
    • 3 Temmuz 2017 Kirletilen Solan Adalet
    • 29 Haziran 2017 Küresel Odaklar ve Türkiye
    • 19 Haziran 2017 Çığırtkanlar Güven ve Umut
    • 12 Haziran 2017 Yalan Rüzgarı, Kin, Nefret Fırtınası
    • 5 Haziran 2017 Vahhabi Selefi Haşhaşiler Zihniyeti ve Türkiye
    • 29 Mayıs 2017 Bilgi Algı Medya Hukuk
    • 22 Mayıs 2017 Duyarlı Olmak Ama Neden Nelere?
    • 15 Mayıs 2017 Kuklalar Görevliler ve Karar Vericiler

    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    12,907 µs