Üsküdar'da imamlık yaptığım dönemlerde Saadet Partisi seçim hazırlıkları yapıyordu. Partiden Ahmet Sucuoğlu:'' Fark var Saadet var Fark Var Yılmaz Bayat var'' diye bağırıp çağırıp duruyordu. Aynı şekilde şimdi benim içimden ''Fark var Esra Elönü var Fark var Bülent Ersoy var'' diye bağırmak geçiyor.
Esra Elönü ile ile Bülent Ersoy arasında benzer ve fark koyan yönleri bulmaya çalışıyordum. Baktım ki elimizin altında tartışmaya değer çok şey var. Aykırı olmaları yönünden benzerlik kurulabilse de Bülent Ersoy Esra'yı solda sıfır bırakacak cinstendir. Bülent Ersoy ne dediğini ne istediğini bilmek bakımından daha ''erkek'' duruyor. Esra Elönü ise lafı hep orta yerde bırakarak kaçamak güreşmenin bir başka örneğini sergiliyor.
Esra'nın zihnen Bülent Ersoy'a oranla daha üst seviyede olduğu hiç şüphe götürmez bir gerçek. Esra'nın basacağı ya da ses çıkaracağı teli bilmesi kendisine bir yere kadar avantaj sağladığını söyleyebilmek mümkün. Esra'nın asi kız/mış gibi durması Bülent Ersoy'un ise her zaman her yerde meydan okuyan tavrı aradaki kalın hatlarla çizilmiş bir farktır.
Prof. Dr.Arman Kırım Hoca'nın 'Mor İnek' diye bir kitabı var. Kitapta marka olmak için ötekilerden renk olarak ses olarak veya herhangi bir özelliğimizle farklı olmamız gerektiğini salık verir. Farklı olmak için aradaki mor rengi belirginleştimek gerekir. Ama bunu yaparken de her tarafımızı mora boyayıp rengimizi fazla fazla bağırtırsak işte böyle tepeden tırnağa morarma tehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Mor taraflarımızı sadece ötekiyle aramıza fark koymak için öne çıkarmalıyız.
Bülen Ersoy'un ise sesinin gür çıkması bir yere kadar insanların önünden saygıyla geçmesini sağlıyor. Esra Elönü ise daha alt perdeden sinsi ve pusuda bekler bir hava içerisinde... Kalabalığa, kitleye, yığına karşı kendi kimliklerini ''Ben buyum işine gelirse'' tavrıyla ortaya koymaları her ikisini de saygı değer bir yere taşıyor. Ben bir yere geldim senin küçük kafanın alamayacağı bir yer burası, derken hem herkesi karşısına alan, hem hiç kimsenin karşısına çıkmayı göze alamayacağı bir yer burası...
Aktif zihin işte tam da burada karşımıza dikiliyor. Alev Alatlı misali okuyup düşünüp sıfırdan bir zihin inşa etmenin dayanılmaz zorluğu/hafifliği hatta enayiliği yerine, sağa sola bulaşıp hassasiyetleri kışkırtmak bir yazar için rantı bol ve rantabıl bir şey...
Benzer yönlerin altını işaretlemeye devam edecek olursak her ikisinin de ulaşılmaz ve bulaşılmaz olmasıdır. Bu durumları her ikisine de hakim bir tepeden sağı solu hedef alma avantajı da sağlıyor. Esra'nın karşı mahalleden biri tarafından (Hülya) muhatap alınınca bayram çocukları gibi sevinmesi, Bülent Ersoy'un kimseyi takmaz/ muhatap almaz tavrı ile farklılık arz ediyor.
Cüsse olarak birinin dev, birinin cüce olması, görüntü olarak ana kız gibi durmalarını da engellemiyor. Ben Esra Elönü'yü gördükçe Bülent Ersoy'u makyajsız görmüş gibi korkuyorum. İnsan hak ve özgürlükleri açısından bu korkumu da dikkate almak lazım. Ya da her ikisini de bir korku filminde oynatmak nasıl olur?
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle