Varoluş Üçgeni
Üzeyir Lokman Çaycı
24 Mayıs 2010
Nasıl Sosyal Güvenlik?
«Hata yapmak Rahmanî, hatada ısrar ise şeytanîdir.»
İmam-ı Rabbanî
Yağmuru ve afetleri yönetemeyenler Türkiye’yi yönetemezler
Fransa’da emekli olabilmek için Türkiye’de geçen hizmet sürelerimi birleştirme konusunda Ankara Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Müdürlüğüne başvuruda bulundum. Fransa, Mantes la Ville postanesinden 16.05.2009 tarihinde RK 29 557 601 7FR kayıt numarasıyla Ankara Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Müdürlüğüne gönderdiğim bu taahhütlü dilekçeme bir türlü cevap verilmediğini bir çok kuruma bildirdim. Bunun haricinde makaleler yazarak mağduriyetimi kamuoyu ile de bir çok kez paylaştım. Bunlarla beraber 07.01.2010 tarihinde R France RK 37 339 875 4 FR kayıtla taahhütlü olarak Paris Bölgesinden Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına gönderdiğim bir dilekçe ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer haklarında yasa ve anayasa ihlalleri sebebiyle Sincan ağır Ceza Mahkemesinde dava açtırdım. Yargıtay Başsavcılığına da ikinci kez suç duyurusunda bulundum.
Bir yılı aşan süreye rağmen mağduriyetim hâlâ giderilmedi.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından bana gönderilen 08.12.2009 tarihli ve B.13.2.SGK.0.10.07.00.0302/ 8771710 sayılı cevaptaki çalışma sürelerim (425, 330, 118, 330 gün) toplamı evrak üzerinde 1286 gün olarak belirtildi. Yan yana bulunan rakamların toplamı doğru ise bunun 1203 gün olması gerekirdi. Eğer 1286 gün doğru ise o zaman diğer rakamlar yanlıştır. Toplamayı çıkartmayı bilmeyen Sosyal Güvenlik Kurumu mensuplarıyla işlerin iyiye gittiğini veya olumlu haberler duyacağımızı, emeklilik, çalışma ve iş hayatının düzgün yürüyeceğini düşünmek imkansız görünüyor!
Son olarak 10.09.2009 tarihli Fransa Emekli Kurumu’nun «Caisse National d’Assurance Vieillesse» Ankara Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Müdürlüğüne yazdığı mektuba 11.05.2010 tarihli ve B.13.2.SGK.0.10.02.15/49.554.264 sayılı, benim veya buradaki kurumun isteğine hiç cevap teşkil etmeyen bir Türkçe cevap gönderilerek geçiştirildi. Yani Deniz Kuvvetleri Komutanlığından asteğmen olarak görev yaptığım süre ile ilgili bilgi istendiğine dair bir yazı ekiyle bu isteğin yapıldığı duyuruldu. Fransa Emekli Kurumu’na Türkçe(!? ) gönderilen mektuba 255 gün sonra verilen cevabın AKP, Türkiye’yi yönetenler ve Türkiye hakkında Fransa’da ne gibi bir intibalar bıraktıklarını düşünebiliyor musunuz? Fransa’daki bir kuruma Fransızca cevap verileceğini aklından geçirmeyen bir kurumun, Zonguldak’taki göçük altında kalan maden işçilerini düşünebileceğini düşünmek saflık olur!
Devlet çarkı işletilmiyor
AKP yöneticileri kendi gelecekleri için İslâm’ı, inananları ve devlet gücünü kullanıyorlar!
«Anayasa`nın 36. , 40., 62. ve 64. Maddeleri çiğnenerek halkla, gurbetçiyle, irtibatını koparmış olan AKP yönetiminin suç dosyalarının ve ülkemizde açtığı tahribatların affedilecek veya kabullenebilecek cinsten olmadığı tarafımızca görülüyor!
Türkiye’de bütçe açığı 2009’da 4 katrilyondan 19 katrilyona çıktı : Tam 4 kat artarak! Bu açık bankalardan karşılanıyor...
Bursa’da 5 ayda 27 bin 695 kişi işsiz kaldı. (Avrasya Tv, 10.06.2009)
İstanbul’da dükkanların %22’si kapandı!
Türkiye’de işsiz sayısı 6 milyonu geçti... İşsizlikte Türkiye dünya dördüncüsü! (Kanal B, 16.06.2009)
19 milyon yoksul, 1 milyon aç var Türkiye’de.
Tuzla tersanelerinde 60 firmadan 58’i kayıt dışı çalışıyor!
Bugün Türkiye’de çalışanların %60’ı kayıt dışı, sigortalı değil (10.03.2008)
İstanbul’da 6 metrelik bir çukur önünde bile uyarı levhaları yok!
İstanbul’da 17 tane alışveriş merkezi kuruldu! Sigortasız kızlar çalıştırılıyor!
Recep Tayyip Erdoğan tarihi Piyale Paşa Kuran-ı Kerim kursunu yıktırdı (03.04.2007)
Ankara’nın 900 köyü var, 700’ünün okulu kapalı! Bayındır köyü Ankara’nın orta çağdan kalmış köyü gibi... İçme suyu yok!
Dünyanın en kaliteli üzümlerinin yetiştirildiği «Efemçukuru Köyü» devlet güvenliği gerekçesiyle Kanada’lı şirkete satıldı.
80 yaşındaki Diyarbakır’lı Muazzez Yalab isimli vatandaşımızın 80 TL’lik bez için ambulansla gezim gezim gezdirildiği günleri unutmadık!
HAKKARİ'de Zap Deresi'ni geçmek için köylülerin halatlar üzerine kurduğu insan gücüyle çalışan ilkel teleferikte 4 saat mahsur kalan 4 bayanın
jandarmalar tarafından kurtarılması konusu AKP zihniyetiyle ve ortaya koydukları farklı, çelişkili ve halktan kopuk icraatlarıyla birlikte yorumlanmalıdır! İstanbul’a 3. köprü dayatması yapanlar Hakkâri’de ve buna benzer bölgelerimizde bir teleferik, köprü ve geçit yapmayı neden düşünmüyorlar? Bu soruyu her yerde haykırmalıyız!
Hakkari-Çukurca Karayolu'nda meydana gelen trafik kazası sonucu Zap Deresi'ne uçan otomobilde bulunan 2 kişinin cesedini bulmak için azgın sularda saatlerce çalışma yapıldığını da biliyoruz. Böyle tehlikeler varken araçların kontrolden çıkmaları halleri düşünülerek neden tedbir alınmıyor ve niçin Zap Deresi kenarlarında güvenlik engelleri konulmuyor?
TRT 3’de yer alan 18.11.2005 tarihli habere göre, Türkiye’de 10 milyon özürlü vatandaşımız var!
1960’da başladı beyin göçü! Türkiye 34 ülke içinde 24. sıradadır! Ülkemiz iyi yetişmiş elemanlarından %59’unu kaybediyor beyin göçüyle!
Bir Alman işçisinin 1 yıllık kazancının 10 Türk işçisinin kazancına eşit olduğunu göz önüne alarak, 4500 birinci sınıf bilim adamımızın neden Amerika’da hizmet verdiğini düşünerek, AKP’yi irdeleyiniz! Ve sizi düşünmeyen, kendi yakınlarını madden yücelten ya da kendi zenginlerini oluşturan bu partiye destek olmayınız...
Cinayetlere kaza denilemeyeceği gibi, kazalar da, iftiralar da kader olamaz
Biz iç mimarlık ve endüstri tasarımı gördüğümüz yıllarda bölüm başkanımız Prof. Dr. Önder KÜÇÜKERMAN’ın bir sözü dikkatimi çekmişti. Bu söz günümüzde bir çok husus için geçerli : «Her ses çıkaran şey aşınır.»
AKP iktidarının ülkemizin başına geçtiğinden beri her birisi felaket olan çıkardığı seslerle bir çok kurumun aşındığını ve yıprandığını görüyoruz. Bir otomobil düşünün, bir çok yerinden hiç de iyi olmayan çeşitli sesler çıkıyor... Sonunda tekerler sağa sola fırlıyor, sistem parçalanıyor, yanmaya başlıyor, fren çalışmıyor ve uçuruma yuvarlanıyor. Böyle bir araçta yolculuk yapan şoför ve yolcular parçalanarak ölüyorlar. Bazıları ölüm sebebini kadere bağlıyor, bazıları da ölenlere şehit diyorlar.
Sadece araç üzerinde yorum yapmayın! Yol bozuk... Devleti yönetenler kendilerini yönetemeyecek duruma düşmüşler, çıkar tezgâhları kurmuşlar, her ihaleden rüşvet dediğimiz milyonlarca dolarların ya da komisyonların Arap ülkelerindeki bankalara aktarıldığı konuşulur hale gelmiş... Bir kenarı uçurum olan yol kenarlarına engeller konulmasını çıkar peşinde koşan yöneticiler hiç akıllarından geçirmiyorlar. Bozuk yol sebebiyle, ya da uçuruma yuvarlanarak parçalanan araçlarda her seferinde 4 kişi, beş kişi... on kişi ölüyor! «Kader» diye geçiştiriliyor! Bunlar kader olamaz, olsa olsa her biri ülkeyi yönetenlerin sebep oldukları birer cinayettir!
İlk kez seslerin çıktığı zaman tedbir alınmamasına biz ihmal ya da umursamazlık diyoruz. Bu gürültülerin devam etmesine seyirci kalmaya da ihlâl ya da suç diyoruz. Bu konuda hukuki yorumların, devletçe takip ve kontrollerin olması da toplum düzeni için gerekli görülmektedir. Yani kontrolsüz güç bazen zulmü etkili kılar, bazen de ölüme zemin hazırlar. Taşeron firmalara kendi insanlarını teslim edip, onların sağlıklarıyla veya hayatlarıyla oynayanların tek yapacakları iş istifa etmektir!
Hata tekrarları AKP yöneticilerini simgelemektedir
Gelelim Türkiye’deki olup bitenlere! AKP yöneticileri milletimizin güzel fertlerinin insan olma üstünlüğünü, insan hakları gibi insanı yücelten unsurları rafa kaldırma telaşına girdiler...
Devlet sizi taşeron denilen bilgisiz, tecrübesiz firmaların emrine vererek, yer altına açılan bir tünelde çalıştırıyor. Bu tünelin, teknik ve güvenlik donanımları yok! Sizi bu şartlarda eğitimden geçirerek çalıştırma gibi, bilgiye, ilme, tecrübeye dayanan bir emekçi olarak da görmüyorlar. Devlet her nereden bakarsanız bakın tamamıyla güvensiz bir ortamda sizi çalıştırırken hayatınızı kaybediyorsunuz! Ve devletin en üst kademesindeki bir kişi çıkıyor... Bu ölüm işçinin kaderi diyor ve kendisinin suçsuzluğunu haykırıyor. Yani o işçinin canını Allah aldı diyecek kadar ileriye giderek kendi hatalarına ALLAH’ı ortak koşuyorlar! Bu yorumlamaya dinimiz şirk diyor. Yani devleti yönetenlerin görevlerini yapmamalarından kaynaklanan ölümler kader değil, bir cinayettir. Sen önce tedbirini al, bak bakalım o zaman işler nasıl tıkırında gidiyor! Havalandırma sistemleri olmayan, işçilerin maskelerinden kıyafetlerine kadar hiçbir güvenlik önlemi almayan AKP zihniyeti bu tür cinayetlerin hesabını vermelidirler!
Para önde, onlar paranın arkasında koşarlarken ülkede olup biten hadiseleri, cinayetleri, eğitim sistemindeki felaketleri, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi kurumlarımıza yaptıkları veya yaptırdıkları aşağılama ve yıpratma hareketleri ve bunlara gösterilen tepkileri umursamıyorlar.
Teknolojik donanım, bilimsel takip, tecrübe, kayıtlı iş gücü, hizmet gibi konular AKP yöneticilerinin gündemlerinde yok. Aksine partizanlık, adam kayırma, eş, dost ve aile mensupları ve çocuklarına kadar uzanan büyük servet sahibi olma gayretleri ve para hırsları herkesin dikkatlerini çekiyor.
Hani başlarındaki takke ile aldattıkları binlerce insan arasında, yaptıkları ihanetler, yolsuzluklar, anayasa ihlâlleri, hukuksuzluklar, baskılar ne yapılıp ne edilip gündemden kaçırılıyor.
Bu işin kaderi diyen Recep Tayyip Erdoğan’a bizim de söyleyeceklerimiz var! Bazı insanların kendi behtemsizliklerine veya beceriksizliklerine ALLAH’ı ortak koşma gibi bir yola girmeleri suçlarını ve kusurlarını katmerleştirmektedir.
Kendi Türk Silahlı kuvvetlerini koruyup kollamaları gereken AKP’li yöneticilerin bu yüce kuruma ve mensuplarına yapmadıkları hiçbir kötülük kalmadı. Ben Beşiktaş Deniz Müzesinde Deniz Asteğmen olduğum sırada nöbetlerimizde kuş uçurtmuyorduk! Hatta kara kuvvetlerinden bir astsubay bir akşam üstü kendisini takip edenlerin şerrinden kurtulmak için Deniz Müzesi’nin bahçesine atladığı bir sırada parola ve işaretine cevap veremediği için vurularak öldürülmüştü. AKP iktidarı bu yüce kurumun stratejik müesseselerinde arama yapacak kadar ileri gitmiş, devletin hassas bilgileri ve itibarı havalarda uçuşur hâle getirilmiştir.
Kurumları aşağılayan, yıpratan, tartışılır hâle getiren konumundaki bir iktidar devlete yüktür! Acilen bu iktidar mensuplarının hukuken görevden uzaklaştırılmaları gerekir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıpratılmasına, değerli mensuplarının keyfi olarak, art niyetle, iftira ya da tertiplerle dış güçlerin talimat veya telkinleriyle aşağılanmalarına, tutuklanmalarına, psikolojik moral çöküntülerine sebep olmak, göz yummak ve olup bitenlere seyirci olmak suçtur!
Maden kazaları ve bunlara sebep olanlar masaya yatırılmalıdır
«Kader...» «bu mesleğin kaderinde maalesef bu var» «Bu bölgenin insanı zaten bu tür olaylara alışık» gibi bilimsel olmayan, akıl dışı ve sorumluluktan uzak açıklamaların başbakanlık koltuğunda oturan bir kişi tarafından yapılması oldukça düşündürücüdür. Biz bu açıklamaları esefle karşılıyoruz!
AKP zihniyetinin stratejik ön görüden uzak, getirilerini ve götürülerini hesap etmeden “her şeyi satma, her işi özelleştirme” anlayışı ülkemizde hasar vermeye, can almaya yol açmıştır!
Zonguldak’ın Kilimli beldesinde 17 Mayıs’ta meydana gelen grizu patlamasının ardından yerin 540 metre altında mahsur kalan 30 işçiye ulaşılamadı. Ve AKP’li yöneticilerin sebep olduğu âfetlere ya da cinayetlere bu da eklendi!
Taşeron uygulaması hemen durdurulmalı ve sorgulanmalıdır!
AKP döneminde, 2003’ten itibaren sadece TTK’da yaşanan ölümlü 45 iş kazasında, Karadon’da geçici olarak açıklanan 28 kaybı da eklediğimiz zaman, 84 kişinin ölümüne sebep olundu. 14 Bin 379 kişinin yaralanması ise bu konudaki ihmallerin seviyesini ortaya sermektedir. 2003 sonrasında ülkemizde özel sektörü de içine alan tüm maden kazalarındaki ölen insanlarımızın sayısı 257’dir.
Tersane kazalarının gene AKP döneminde ne derece ilerleme kaydettiğini de göz ardı etmemek gerekir!
2002 yılında 17 ölüm, 2003 yılında 22 ölüm, taşeronlaşmanın başladığı 2004 yılında 68 ölüm, 2005 yılında 121 ölüm, 2006 yılında 79 ölüm, 2007 yılında 76 ölüm, 2008 yılında 66 ölüm, (22 ilde 38 kaza, 43 ölüm), 2009 yılında 92 ölüm, (24 ilde 62 kaza), 2010 yılının 5 ayında 69 ölüm
İş kazaları bakımından da Avrupa'da birinciyiz!
İş güvenliği yönetmenliğimiz bile yok!
Sabahattin ÖNKİBAR’ın 20 Mayıs 2010 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde geçen ifadesi : «Maalesef Türkiye’de bugün realitelerle değil hayallerle, hülyalarla dış politika yapılıyor. Ahmet Davutoğlu yazdığı kitaba bağlı kalmak adına, olmadık uçukluklar yapıyor. Peki sonuç mu? Elde var sıfıra sıfır. İşte Ermenistan açılımı dedi fiyasko, Kıbrıs fiyasko, İsrail-Suriye arabuluculuğu fiyasko, Kafkas paktı dedi fiyasko... Doğru olan bir tek şey söyleyebilirler mi?» şeklinde öz olarak AKP yöneticilerini tarif etmektedir.
10.09.2009 tarihine kadar Sosyal Güvenlik kurumu aleyhine açılan 400 bin dava bu kurumun sosyal güvenliğe yakınlığını (!?) belgelemektedir!
Tunceli'de yoğun kar yağışı nedeniyle 150 köy yolunun ulaşıma kapanması; Hakkari'de, Şemdinli ile Yüksekova ilçelerinin ulaşımını sağlayan karayolunun aralıksız yağışlardan dolayı kısmen çökmesi, 12 milyon TL'ye mal olan Zonguldak-Ereğli Karayolu'nun 21. kilometresindeki dolgu yolun yağan yağmurla birlikte çökmesi; Giresun'da aşırı yağış nedeniyle yolun çökmesi ve Giresun'un Espiye ilçesindeki trafik kazasında 2 kişinin yaralanması; Bahçelievler’de isnat duvarı örülmeden başlanan inşaat yüzünden yolun çökmesi... Sakarya'da 5 ay önce iyileştirme yapılan Taraklı-Geyve karayolunun Kilhamamı mevkiinde çökmelerin meydana gelmesi; Şişli'de, bir inşaatın temel kazısı sonrasında yolda kayma olması ve 2 binanın boşaltılması, Ümraniye Aşağı Dudullu mahallesinde inşaat alanının yakınlarından geçen yolun çökmesi ve çevrede korkuya yol açması ; MUĞLA'nın Milas İlçesi'nde meydana gelen şiddetli yağışın onlarca köyde sele yol açması... Gökçeler Köyü'nde, karnelerini alan 80 ilköğretim öğrencisinin üzerinden yaya geçip evlerine gittiği 50 metre uzunluğundaki 50 yıllık beton köprünün kısa süre sonra yıkılması ve minik öğrencilerin 10 dakika farkla faciadan kurtulmaları... Ergenekon Davasının görüldüğü salonun tavanının mahkeme heyetinin üzerine çökmesi... gibi hadiseleri görmezlikten gelen AKP zihniyetinin partizanlıklarını, iş bilmezliklerini, tecrübesizliklerini ve bunların binlerce olumsuz yansımalarını ülkemizin her köşesinden ibretle izliyoruz!
Hırvatistan'da bir kentin belediye başkanlığı için «Ananızı ağlatmaya, sizi soymaya geliyorum» diye propaganda yapan ve seçimi kazanan bağımsız aday Josko Risa ismini duymuşsunuzdur. Bugün ülkemizde insanlarımız yoksullaşırken kendileri zenginleşen AKP yöneticilerinin ve çevresindekilerin villalarını, yüzme havuzlarını, helikopter pistlerini, gemilerini, fabrikalarını, iş yerlerini, devlet bankalarından çektikleri kredilerin de zannedersem farkındasınızdır. Eğer size iş verme yerine kapınızın önüne kullanma süreleri dolmuş prinç, şeker, un ve makarna ile gelirlerse getirdiklerini onların başlarına çalın! Sizi sadakalarla aşağılamaya kimsenin hakkı yoktur! Çocuklarınıza oyuncak değil, onur lazım! Size düşen görev onları kovmaktır! Sosyal devlet yöneticilerine kendisini soydurtmaz! İnsanlarını ev, meslek ve iş sahibi yapar! Fabrikaları, barajları ona buna peşkeş çekmez... Satmaz ve özelleştirmez! Sosyal devlet yol, köprü yaparken çıkar düşünmez, vatandaşlarını tuzağa düşürmez!...
Korkut Özal’ın : «Önlerine devamlı bir şeyler atacaksınız. Onlar bunlarla uğraşırlarken siz icraatlarınıza devam edeceksiniz» tavsiyesine uyularak mı ülkemizde gündem sık sık değiştiriliyor? Önlerine devamlı bir şeyler atacaksınız, sözüyle halkı köpek gibi görenler mutlaka bir gün yanıldıklarını anlayacaklardır. Din dışı tavırlar sahiplerine felaket hazırlar!
Nisâ Sûresi, 148. âyet gibi bir çok âyet dışına çıkarak, basınımızın ya da televizyonlarımızın önemli bir kesiminin çıkar amaçlı AKP yandaşlığına soyunduklarını görüyoruz! Bunların yer yer AKP için kendilerine karşıt üreterek şantaj, iftira ve tertip düzenleyerek bir mücadele platformu oluşturdukları artık gizlenmiyor! Din adına, Müslüman gözükerek, ahlâk dışı, İslâm’a aykırı eylemlere gözü kara bir şekilde katılma yarışına girdiler... Adeta koro halinde kurumları yıpratma serüvenlerinin hangi istikâmete gittiğini bilemeyecek saplantılar içerisine girdiler. Kul hakkı, günah, sevgi, kardeşlik, Allah sevgisi, Peygamber dostluğu, dayanışma gibi hassasiyetler rafa kaldırıldı... Amerikancılık oyunları oynarlarken kendi kimliklerini kaybettiklerini göremeyecek hallere düşerek, her birisi ayrı ayrı hırsa kapıldılar!
Fransa’da haber özgürlüğüne aykırı bir olay : La Croix Gazetesi yazarı Alain Hertoghe’un «Irak savaşını Fransız basınının çarpıttığına» dair kitap yazdığı için «Irak’la ilgili küstahça bir kitap denilerek» işine son verildiğini biliyoruz. (*) Olay Baudouin LOOS tarafından haberleştirildi. Halkın duyarlılık göstermediği bu konu sahi ülkemizde nasıl yorumlandı?
Türkiye’de beyin yıkayan, ülke menfaatlerini ve insan haklarını dışlayan, ahlâk dışı yalan ya da iftiralarla beslenen tahripkâr bir yayın anlayışına karşı halkın duyarsızlaşması da Fransa gibi değer ve algı kayıplarından mı kaynaklanıyor?
İmam-ı Gazzalî İslam Ahlâkı isimli kitabının 173. sayfasında : « Mesuliyet konusunda da gördüğümüz gibi, bir kısım insanların vicdanları kararmış olabilir, hâyâ perdesini yırtmış olabilirler. Ancak, bunların kurtulamayacakları bir adalet günü vardır. O günde haksızlığın yeri yoktur. Zerre kadar hayır işleyen de, zerre kadar şer işleyen de işlediğinin mükafatını veya cezasını görecektir. » demektedir.
Tekrar ediyorum, AKP zihniyeti ve siyaseti çökmüştür! Cumhuriyeti, anayasayı, hukuku, yargıyı, siyaseti, inancı, inananı, insanı, ahlâkı, değerleri,Müslümanlığı, Türk Silahlı Kuvvetlerini tartışılır hâle getiren, kurumları yıpratan, insanlarımızın hayatlarıyla oynayan iğreti politikalarla AKP ve yandaşları Türkiye için problem olmuşlardır!
AKP yöneticileri gürültüyü andıran seslerle, hem kendilerini hem de ülkemizi yıpratmışlardır! Onların gündeminde bel altı siyaset var, iman, inanç,
huzur, güvenlik ve hizmet yok!
Ankara, 24.05.2010
(*) La Guerre à Outrances. Comment la Presse nous a désinformés sur l'Irak.
Selam ve sevgilerimle.
Bu yazı 2,862 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Mart 2016
Harem Konusu
-
12 Şubat 2016
Ordu ve siyaset
-
16 Ocak 2016
Muhalefet partileri nasıl şekillendirildi?
-
31 Ekim 2015
Seçimler Ve Türkiyemiz
-
3 Eylül 2015
Tilki
-
22 Ağustos 2015
Öfkenin Bir Ucu
-
25 Temmuz 2015
Ah Ahmet Vefik Paşa Ah!
-
12 Temmuz 2015
AKP'li yöneticilerin suç ve günah işleme özgürlükleri
-
8 Aralık 2014
Geçmişteki zulüm tezgahı bu kez AKP tarafından kuruldu!
-
12 Kasım 2014
Eğitim Sisteminin Ve Ahlakın Çürütülmesi İçin
-
9 Ağustos 2014
Kime oy vereceğiz ?
-
25 Haziran 2014
Atatürkçesine
-
20 Ocak 2014
Onu susturun!
-
20 Aralık 2013
AKP yöneticileri ve dindar gençlik SAFSATALARI
-
2 Aralık 2013
Aynadaki Adam
-
19 Kasım 2013
İstanbul
-
11 Kasım 2013
Atatürk Ve Ayhan Baran
-
20 Ekim 2013
Evet Tayyip dünya lideri!
-
30 Ağustos 2013
İstiklali olmayanın istikbali olamaz!
-
3 Temmuz 2013
Hıyarname
Yorumlar
+ Yorum Ekle