MADIMAK ve BAŞBAĞLAR!
3 Temmuz 2014 15:49 tsi
Madımak ve Başbağlar'ı görmeden, bugünü anlamak çok zor olur... Amaçları ne idi?
2 Temmuz 1993te, Sivas'ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında meydana gelen olaylarda Madımak Oteli, kimliği belirsiz kişilerce ateşe verildi ve 35 insanımız yanarak hayatını kaybetti
5 Temmuz 1993te, Erzincan'ın Kemaliye İlçesi'ne bağlı Başbağlar Köyü'nde PKK tarafından 28 insanımız kurşuna dizildi. Köy ateşe verildi, beş inanımız da yanarak can verdi. 2 Temmuzda Alevi kardeşlerimiz hedef alınmıştı. 5 Temmuzda ise Sünni kardeşlerimiz hedef alındı. Neden? Bu katliamları yapanların ardında hangi siyaset, hangi savaş stratejisi vardı? Biraz geriye gidelim
1980-1988
İran ve Irak sekiz yıl boyunca bir su yolu meselesinden savaşmıştı. Kazananı olmayan bu savaşta her iki ülkenin insan ve ekonomik kaynakları tüketilmişti. 1988
Irakta demokrasi yoktu ve Saddam zalimdi, halkına zulmediyordu. Batının verdiği kimyasal silahları Halepçede Kürtlere karşı kullanmış, 500 bin peşmerge Türkiyeye sığınmıştı. 1989
Bu insanlık dramına sessiz kalmayan Türkiye peşmergelere kapılarını sonuna kadar açmış ve dünyanın tüm dikkatleri Kürtlere çevrilmişti. Uluslararası alanda artık bir Kürt sorununun varlığı konuşuluyordu
1990
Mali sıkıntıya düşen Saddam, ABDnin kapı aralaması üzerine Kuveyti işgal etti. 1991
Kuveytin işgalini öne süren ABD öncülüğündeki uluslar arası güçler Iraka müdahale etti. Türkiye kendi topraklarına Patriot füzeleri getirdi ve yabancı askerleri kabul etti. Cumhurbaşkanı Özal, ABDli Çekiç Gücü ben getirttim diyordu. 1991-1992
Çekiç Güç, Irak kuzeyine konuşlandı ve bölgeye uçuş ve müdahale yasağı koydu. Bu güvenli bölgede PKKlı terörist yetiştirilmeye başlandı. Nasıl olsa sığınmacı peşmergelerden alabildiğine istifade imkanı vardı. Adı PKK olan ve sayılı yirmi kişiyi bulan bir güç kuruldu. Ve bu güç Türkiyeyi vurmaya başladı. Öte yanda peşmerge Barzani Özerk Kürdistan Lideri oldu, Özal da bunu tanıdı, kırmızı pasaport verdi. 1980-1991 arasında geçen süreci şöyle özetleyebiliriz: ABD Planı: Ortadoğuda sınırlar değişecek, büyük devletler parçalanacak, ulus-devlet yapıları yıkılacak, bölgedeki enerji kaynaklarının yönetimini tamamen ele geçirecekti. İsrail Planı: ABD silahlı gücüyle parçalanan devletlerden yeni küçük devletler kurulacak ve bu devletlerle ortaya çıkan yeni yönetimler İsraile müttefik olacaktı. Parçalama stratejisi açıktı; Müslüman ülkelerdeki etnik ve mezhep farklılıklarını kullanarak bu ülkeleri çatıştırmak ve parçalamak
Avrupa Planı: Eski Romanın mekanı olan Anadoluyu ele geçirebilmek için, ABD-İsrail planına uygun olarak Asya-Anadolu arasına bir tampon devlet yerleştirip bağını koparmak; kuşatılan Anadoluda özelleştirme deyip kaynakları ele geçirmek; misyonerlik faaliyetleriyle Anadoludaki Müslüman Türk varlığını Hıristiyanlaştırmak; nihayetinde Türk tarihi ve kimliğini yok ederek eski Bizansı kurmaktı
Her üç planın ortak bir hedefi vardı; Büyük Kürdistan
Büyük Kürdistan projesi dört büyük ülkeyi parçalıyor(Türkiye, Irak, İran ve Suriye), Anadolu-Asya arasında tampon bir devlet olarak bağını kesiyor ve İsraile müttefik oluyordu
O yıllarda Türk Milleti ve devleti üzerinde oynanan oyunları halka anlatan önemli bir isim vardı; Uğur Mumcu
O yıllarda ABDnin bu savaş oyunlarını bilen önemli bir askeri şahsiyet vardı; Orgeneral Eşref Bitlis
Bakınız sonrasında ne oldu? 3 Ekim 1992
Orgeneral Eşref Bitlis, örtülü bir savaş gücü olan PKKnın konuşlandığı güvenli bölgeye yakın Türk tarihinin en büyük kara harekatını başlattı. Amacı, Irak kuzeyi Barzani bölgesinde bulunan PKK terör örgütünün Türkiyeye girmesine ve Türkiyeyi bir kan ve ateş gölüne çevirmesine engel olmaktı. Eşref Paşa, PKK ile Irak kuzeyinde çatışmaya girerek bu örgütü burada yok etmeyi ve Türkiyenin bundan zarar görmesini engellemeye çalışıyordu. Ve harekat başladı
3 Ekim 1992
ABD, Ege denizinde tatbikat yapan Muavenet zırhlımızı kaptan köşkünden vurdu. ABDnin amacı da, Türkiyeye gözdağı verip Irak harekatını durdurmaktı. Eşref Paşa durmadı
Kasım 1992
PKK terör örgütü Irakta ağır bir darbe yedi ve dağılmaya başladı
Aralık 1992
Kış yüzünden harekata ara verildi. Şubat-Mart gibi, ikinci bir harekatla Türkiye bu terör belasından kurtulacaktı, Eşref Paşanın hedefi buydu. Ocak 1993
Uğur Mumcu bir suikast sonucu öldürüldü. Uğur Mumcunun amacı, 1991 Körfez Savaşı sırasında ABDnin Irak kuzeyinde bir Kürt devleti kurmaya çalıştığını halkımıza duyurmak ve yetkililerin önlem almasını sağlamaktı. Ömrü yetmedi
Şubat 1993
Eşref Bitlis Paşanın uçağı düştü ve aramızdan ayrıldı. Eşref Paşanın yapmayı tasarladığı Irak harekatı durduruldu. Mart 1993
Özal, PKK terör örgütü ile ateşkes yaptı. Eşref Paşanın yok etmeyi planladığı örgüt toparlandı, silahlandı, eğitildi. Nisan 1993
Özal yaşamını yitirdi. Mayıs 1993
Toparlanan PKK terör örgütü, Bingöl karayolunda 33 askerimizi şehit etti ve çatışmaları Türkiyeye taşıdı. 2 Temmuz 1993
Madımak katliamı
5 Temmuz 1993
Başbağlar katliamı
Şimdi hepsini alt alta koyup baktığımızda şu sonuçlara ulaşabiliriz: PKK terör örgütü, ABD-AB-İsrailin örtülü savaş unsurlarıdır. Doğrudan Türkiyeye müdahale edemeyen bu ülkeler, PKK eliyle müdahale etmektedir. PKK terör örgütü, aynı zamanda ABD-AB-İsrailin Büyük Kürdistan Projesinin silahlı ayağıdır. Ortadoğuda oynanan savaş stratejisi etnik-mezhepsel çatışma esasına dayanmaktadır. 1988 Halepçe katliamı ile uluslar arası dikkatlerin Kürtlere çevrilmesi sağlanmıştır. 1991 PKK çatışmalarıyla Avrupa siyasi arenasında, Türkiyede de bir Kürt sorunu olduğu siyaseti yaratılmıştır. 1991-2014 arası izlenen siyasetle Türk-Kürt diyerek etnik farklılıklar güçlendirilmiştir. Gelelim işin mezhepsel boyutuna
1993 Madımak olayıyla Türkiyede Alevi kimliği vurgulanarak öne çıkarılmıştır. 1993 Başbağlar olayıyla Türkiyede Sünni kimliği vurgulanarak öne çıkarılmıştır. 1993-2014 arası izlenen siyasetle Alevi-Sünni diyerek mezhepsel farklılıklar güçlendirilmiştir. Bu siyaset, İsrailin Ortadoğu ülkelerini etnik-mezhep temelinde parçalama siyasetidir ve son on iki yıldır AKP bu siyasete hizmet etmektedir. Türkiyede bu siyasetle mücadelenin en büyük şartı; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumaktır. Laik, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiyede bu değerlere sahip çıkmak ve yaşatmaktır. Kürt sorunu, Alevi sorunu diyerek, İsrailin kurduğu etnik-mezhep tuzağına düşmemektir. Mücadelemizin en büyük şartı; ayrışmamak, aksine cumhuriyet değerlerimiz etrafında ve Mustafa Kemal Atatürkün çizdiği yolda birleşmektir. Bu ayrıştırma siyasetinin sahibi Başbakan Erdoğanın cumhurbaşkanı seçilememesi halinde AKP siyaseti çökecektir. Bu da bizi, milli/ulusal birlik koalisyonuna götürecektir. Türkiyenin bu koalisyona ihtiyacı vardır, tez elden Türk Milleti, devleti ve kurumlarının almış olduğu yaraların tedavi edilmesi gerekmektedir. Erdal Sarızeybek
Haberin Tamamı İçin: http://www.sarizeybekhaber.com/haberler/madimak-ve-basbaglari-gormeden-bugunu-anlamak-cok-zor-olur-h798.html
HaberTempo
Bu haber 1,002 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle