ABD, nükleer silah bulundurduğu gerekçesiyle Irak’a girdi. Bulamayınca bu sefer “Demokrasi getireceğim” dedi, 1 milyona yakın insan, hayatını kaybetti ve sonuçta Irak ikiye bölündü.
Irak’ın ikiye bölünmesi ve K.Irak’ın “Kürdistan Özerk Bölgesi” olması birilerini heyecanlandırdı.
Uluslar arası petrol şirketleri tarafından, Irak petrolünün % 70’ine el konulan anlaşmanın imzalanması (Basın nedense bu konunun üzerinde hiç durmadı) sonrasında ABD Irak’tan çıktı. Çünkü artık Irak’a demokrasi gelmişti! Irak’ın bugünkü hali malum; üç’e, beş’e bölünmüşlük, bombalar, patlamalar, ölümler…
Her şeye rağmen, “ABD Irak’tan erken çıktı, henüz ülkede demokrasi yerleşmedi ki” diyenler oldu ne yazık ki. Hadi ya, gerçek amacın % 70’lik petrol demokrasisi olduğu aklınıza hiç gelmedi mi?
Bu aralar gündem Suriye. Suriye’deki durum Irak’tan çok daha vahim. Üç gün öncesine kadar Suriye güllük gülistanlık idi, bir anda ne olduysa demokrasi ihtiyacı hissediliverdi! O günden buyana hemen hemen her gün patlamalar, çatlamalar, ölümler yaşanıyor Suriye’de. Amaç, pek tabii ki; demokrasi getirmek! Hadi bakalım 1 milyon yaşam da buradan, yap bir % 70’lik demokrasi de oradan…
Irak’ın ikiye bölünmesi karşısında heyecanlanan o birileri, daha da bir ümitlenip heveslendiler bu arada…
Malatya’ya “füze kalkanı” yerleştirildi…
İran bu işi, “İsrail’i savunma amaçlı” diyerek kınadı, kınamakla da kalmadı, uzun bir süredir PKK’ya, Kandil bölgesine yönelik verdiği mücadelesine de son verdi.
Birkaç gün önce, Telaviv kaynaklı bir haberde, bir Amerikalı yetkilinin füze kalkanı ile ilgili açıklamalarına yer verildi. ABD’li yetkili; “füze kalkanı sistemini Amerikalı uzmanların kontrol ettiğini, sistem vasıtasıyla alınan istihbaratın İsrail’le paylaşılması konusunda anlaşma yapıldığını” ısrarla söylüyordu. Oysa Türk Hükümeti, bu konuda İran’a daha önceden güvence vermişti.
Haberin Telaviv kaynaklı olması düşündürücüydü ve mutlaka bunda, bunun arkasında bir amaç güdülüyordu. Çünkü, İsrail ile aramız bir süredir bozuktu. Bu nedenle amaç, gerilen, limonileşen Türkiye-İran ilişkilerinin daha da boyutlandırılması, bir anlamda “bir taşla iki kuş vurulması” olabilirdi.
Önce Irak, sonra Suriye, bilâhare İran… Tümünün Türkiye’ye direk yansımaları ise yüzde yüz, hem de olumsuz.
İşte o birileri yine heyecanlandılar, heveslendiler, ümitlendiler, hareketlendiler, o birileri. Kimdi o birileri?
“Sorun, dört parçalı (Türkiye-Irak-Suriye-İran) bir sorundur. Sorun Türkiye’de çözülse dahi tamamen bitmiş sayılmaz. Amaç büyük Kürdistan’dır” diyen, sözüm ona “biz demokratik çözümden yanayız” diyen, “demokratik özerklik istiyoruz” diyen, işte o birileri…
Benden uyarması…
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle